All Activity
- Earlier
-
-
Türkiye'nin En Gelişmiş SMM Panel Yazılımı
- Arçelik, Tam 70 Yıldır "Teknolojiyle Hayatın Kalbinde" [Sponsorlu İçerik]
Ev teknolojileri sektörünün köklü markası Arçelik, Türkiye’nin dört bir yanına yayılan tüketicilerinden aldığı güçle bu yıl 70’inci yılını kutluyor. 70 yıldır tüketicilerin hayatlarını kolaylaştıran ürün ve hizmetler sunmak için çalışan marka, “Teknolojiyle Hayatın Kalbinde” söylemiyle markanın dönüşümünü ve geleceğe bakışını yansıtan kapsamlı bir 70. Yıl İletişim Kampanyası başlattı. Arçelik’in yenilikçi vizyonu ve teknoloji konusundaki liderliğini öne çıkaran kampanyada modern yaşamın hızına uyum sağlayan Arçelik ürünlerinin, kullanıcıların hayatını ne denli kolaylaştırdığı ve tüketicilere nasıl değer kattığı samimi ve dinamik bir dille aktarılıyor. Kampanyada, 70 yıldır Türkiye’nin dört bir yanında, evlerin ve yaşamların vazgeçilmez parçası olan Arçelik ürünlerinin kalplerdeki yeri vurgulanıyor. Arçelik’in yenilenen marka söylemi, marka konumlandırması ve görsel dünyasını tüketicilere tanıtan 70. Yıl İletişim Kampanyasının kreatif süreçleri ve stratejisinin arkasında Arçelik’in çatı ajansı Sharpcake yer alıyor. Sharpcake aynı zamanda Arçelik’in ana iletişim stratejisine, marka konumlandırma çalışmalarına ve yaratıcı iletişim projelerine de yön veriyor. Yeni stratejisi ve görsel kimliğiyle birlikte 70. yılına adım atan Arçelik, kampanya kapsamında imaj filminin yanı sıra, açık hava, sosyal medya, kreatif teknolojiler, dijital uygulamalar, mecra iş birlikleri, radyo, etkinlikler ve aktivasyonlar gibi pek çok mecra ve iletişim aracıyla tüketicilerin kalplerine dokunmayı hedefliyor. Kampanyanın dikkat çeken bir diğer unsuru ise Arçelik’in sevilen marka karakteri Çelik’in geri dönüşü olarak öne çıkıyor. Yenilenen yüzü ve konumlandırmasıyla Çelik, markanın 70. yılında birçok farklı mecrada yeniden tüketicilerle buluşacak. Arçelik’ten 70. Yıla Özel Çekiliş Arçelik, iletişim kampanyasının yanı sıra 70. yıl kutlamaları kapsamında hayata geçirdiği yeni çekiliş kampanyasıyla da tüketicilerinin hayatlarına değer katacak hediyeler sunmayı hedefliyor. OLIZ uygulamasından kayıt yapılarak 31 Mayıs 2025 gün sonuna kadar katılım sağlanabilecek kampanya kapsamında tüketiciler, Arçelik mağazalarından veya arcelik.com.tr üzerinden yaptıkları her 10.000 TL’lik alışveriş için 1 çekiliş hakkı kazanabilecek. Arçelik’in 70. Yıl Çekişi ile 1 kişi Ford Mustang Mach-E, 1 kişi Ford Focus, 70 kişi Arçelik TV, 70 kişi Arçelik kurutma makinesi, 70 kişi Arçelik buzdolabı, 70 kişi Arçelik çamaşır makinesi, 70 kişi Arçelik bulaşık makinesi, 7 kişi 200.000 TL değerinde Arçelik hediye çeki kazanma şansına sahip olacak. Çekiliş ile ilgili detaylı bilgiye www.arcelik.com.tr/arcelik-70-yil-cekilis-kosullari üzerinden ulaşılabiliyor. 70. Yıl Entegre İletişim Kampanyası: Reklamveren: Arçelik Reklamveren Temsilcisi: Mehmet Tüfekçi, Pelin Hekimoğlu, Özdem İkizer Yüken, Ece Barak, Gözde Kirazlı Attila, Berkay Çeteci Reklam Ajansı: Sharpcake Ajans Başkan Yardımcısı: Bahar Taştan Yönetici Kreatif Direktör: Odisseas Sevsevme Kreatif Ekip Lideri: Hikmet Sungur Kreatif Ekip: Buğçe Onur Yıldırım, Cemre Aslan Yönetici Tasarım Direktörü: Uğur Yontucu Tasarım Ekip Lideri: Emre Can Şahin Tasarım Ekibi: Mehmet Furkan Çıtak Motion Ekip Lideri: Sedat Kaymaz Motion Ekibi: Deren Demirci Yönetici Strateji Direktörü: Pamir Gündüz Stratejik Planlama: Güzin Turgut, Kübra Aksoy Marka Direktörü: Buşra Açıkelli Marka Yöneticisi: Murat Turgut Ajans Prodüktörü: Mert Bilen Yönetici İçerik Direktörü: İpek Tığlı Sosyal Medya Direktörü: İpek Başbuğ Sosyal Medya Ekibi: Begüm Canbaz Prodüksiyon Şirketi: Dat Film London Yönetmen: Gazali Görüryılmaz Yapımcı: Tuğba Selvitopu Editör: Tonic Effects Post Prodüksiyon: Sinefekt Müzik: electrip-jingles Marka Medya Ajansı: Mindshare, Ingage Makalenin tamamını görüntülePRIMEPANEL joined the community- Max'in adı yeniden HBO Max olacak
Warner Bros. Discovery (WBD), iki yıl önce HBO Max ismini bırakarak "Max" adını verdiği, ülkemizde de geçtiğimiz nisan ayında kullanıma açılan dijital yayın platformunu, bu yaz itibarıyla yeniden HBO Max olarak adlandıracağını açıkladı. Şirketin New York'ta düzenlediği reklamveren sunumunda duyurulan bu değişiklik, izleyici alışkanlıklarına ve marka algısına dair yapılan değerlendirmelerin sonucunda alındı. 2023'te yayına başlayan Max, HBO’nun yanı sıra Discovery Channel, Food Network, CNN, TLC ve HGTV gibi WBD’ye ait diğer içerikleri de bir araya getirerek "herkese hitap eden" bir platforma dönüşmeyi hedeflemişti. Ancak HBO markasının kaldırılması, birçok izleyici tarafından tepkiyle karşılandı. Şirket şimdi rotasını tekrar "kaliteli içerik" vaadine çeviriyor. WBD'nin içerikten sorumlu CEO'su Casey Bloys, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Geldiğimiz noktada HBO Max ismi, kullanıcıya sunduğumuz değeri çok daha iyi temsil ediyor. Bu isim, benzersiz ve ödemeye değer içerik sunma vaadimizi yeniden net şekilde ifade ediyor" dedi. WBD Başkanı ve CEO'su David Zaslav ise, "HBO, medya dünyasında kalitenin adı. Bu markayı geri getirerek büyümemizi daha da hızlandıracağız" ifadelerini kullandı. Şirketin yayın birimi, son iki yılda kârlılığını 3 milyar dolar artırdı ve sadece son bir yılda 22 milyon yeni abone kazandı. WBD, platformun 2026 yılına kadar 150 milyon aboneye ulaşacağını öngörüyor. İki yıl önce yapılan isim değişikliği, HBO'nun "ağırlıklı olarak yetişkinlere yönelik" algısından uzaklaşmak ve daha geniş kitlelere hitap eden bir platform yaratmak amacıyla yapılmıştı. Ancak görünüşe göre bu strateji, kullanıcılar nezdinde beklenen etkiyi yaratmadı. Discovery'nin reality şovları gibi aile dostu içerikler, platformun büyümesinde kalıcı bir katkı sağlayamadı. Yeni isim değişikliği, HBO markasının hâlâ güçlü bir izleyici sadakatine sahip olduğunu ve şirketin yayın stratejisinde artık nicelikten çok niteliğe odaklanacağını gösteriyor. Makalenin tamamını görüntüle- Webasya OnePlus Pad 2 Pro Güçlü Özellikleriyle Tanıtıldı
OnePlus, Çin’deki yeni amiral gemisi tableti OnePlus Pad 2 Pro tablet modelini resmen duyurdu. Geçtiğimiz ay tanıtılan OPPO Pad 4 Pro ile benzer donanımsal özellikler taşıyan cihaz, hem tasarımı hem de performans odaklı yapısıyla dikkat çekiyor. Yeni model, 13.2 inç 3.4K çözünürlüklü LCD ekran ile geliyor. Bu ekran 144Hz yenileme hızı sunarak hem günlük kullanımda akıcılığı hem de oyunlarda yüksek performansı garantiliyor. Tablet, Snapdragon 8 Gen Elite yonga setiyle güçlendirilmiş ve 16 GB’a kadar RAM ile desteklenmiş. Oyun odaklı optimizasyonlarla birlikte, kullanıcılar 2.1K çözünürlükte ultra yüksek görüntü kalitesi ve 120 FPS kare hızına ulaşabiliyor. Ses tarafında cihazda sekiz hoparlör (4 orta bas + 4 ultra geniş bant tweeter) yer alıyor ve Dolby Atmos desteği ile zengin bir ses deneyimi sunuluyor. Android 15 tabanlı ColorOS 15 işletim sistemiyle çalışan tablet, arka ortada konumlandırılmış 13 MP’lik tek arka kamera, 5,97 mm inceliğinde metal yekpare kasa ve 67W SuperVOOC hızlı şarj destekli 12.140 mAh kapasiteli batarya ile geliyor. Ayrıca cihazla birlikte sunulan NFC destekli akıllı dokunmatik klavye, tableti daha üretken bir hale getiriyor. Tablet, 5G iletişim paylaşımını da destekliyor ve kullanıcı telefonuna yakın olduğunda otomatik olarak internete bağlanabiliyor. OnePlus Pad 2 Pro özellikleri 13,2 inç (3392 x 2400) 3,4K 144Hz ekran, 315 PPI, Dolby Vision, 900 nite kadar HBM parlaklık, 144/120/90/60/50/48/30Hz değişken yenileme hızı, 540Hz dokunmatik örnekleme hızı 4,32 Hz’e kadar çıkabilen sekiz çekirdekli Snapdragon 8 Elite 3nm işlemci, Adreno 830 GPU 8 GB / 12 GB / 16 GB LPDDR5X RAM, 256 GB / 512 GB UFS 4.0 depolama alanı Android 15 ve ColorOS 15 LED flaşlı 13 megapiksel arka kamera 8 megapiksel ön kamera USB Type-C Ses, 8 Hoparlör, Yüksek Çözünürlük sertifikası Boyutlar: 289,61 × 209,66 × 5,97 mm; Ağırlık: 675 g Wi-Fi 7 802.11 be (2,4 GHz + 5 GHz), Bluetooth 5.4, USB Type-C USB 3.2 Gen1 @ 5 Gbps, 5G paylaşım, NFC 12140mAh büyüklüğünde ve 67W SuperVOOC hızlı şarj destekli pil 20 Mayıs itibariyle satışa sunulacak olan tabletin fiyatına gelince: 8GB+256GB – 3199 yuan (443 dolar)) 12GB+256GB – 3499 yuan (485 dolar) 12GB+512GB – 3799 yuan (527 dolar) 16GB+512GB – 3999 yuan (554 dolar) Akıllı Dokunmatik Klavye – 699 yuan (97 dolar) OnePlus Smart Stylus Pro – 499 yuan (69 dolar) Koruyucu kılıf – 199 yuan (27 dolar) OnePlus Pad 2 Pro Güçlü Özellikleriyle Tanıtıldı yazısı ilk önce TeknoBurada üzerinde ortaya çıktı. Foruma kayıt ol makalenin tamamını görüntüle- Zes ve Solarşarj, şarj istasyonlarını karşılıklı erişime açtı
Elektrikli araç kullanıcıları artık Zes ve Solarşarj uygulamaları üzerinden her iki markanın şarj istasyonlarına da erişebiliyor. Zes ile Solarşarj arasında yapılan roaming iş birliği sayesinde şarj altyapıları birbirine entegre edildi. Bu ortaklıkla birlikte kullanıcılar, ister Zes ister Solarşarj uygulamasını kullansın, tek bir uygulama üzerinden hem kendi ağına hem de partner ağın istasyonlarına ulaşabiliyor. Yani ek bir uygulama ya da hesap oluşturmaya gerek kalmadan, mevcut uygulama üzerinden şarj işlemleri yapılabiliyor. Şarj işlemi sırasında performans verileri anlık olarak takip ediliyor; işlem bittiğinde ise “Şarjı Durdur” butonuyla süreç tamamlanıyor. Yapılan tüm işlemler uygulamanın “Roaming” sekmesinden görülebiliyor. Zes CEO’su İnanç Salman, bu anlaşmayla Türkiye genelinde şarj ağı erişimini genişlettiklerini ve e-mobilite dönüşümünü hızlandırmayı hedeflediklerini belirtti. Solarşarj Yönetim Kurulu Başkanı Utku Korkmaz ise bu iş birliği sayesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektriğin doğrudan araçlara ulaştırılmasının önünü açtıklarını söyledi. Hatırlarsanız dün de Eşarj ve Trugo, roaming uygulamasını başlattıklarını duyurmuştu. Bu iş birliği sayesinde kullanıcılar, iki markanın şarj istasyonlarını tek bir üyelikle, ek ücret ya da komisyon ödemeden kullanabiliyor. Hem Eşarj ve Trugo hem de Zes ve Solarşaj arasında yapılan roaming anlaşmaları, sürdürülebilir ulaşımın yaygınlaşmasına katkı sunmayı amaçlıyor dersek yanlış olmayacaktır. Muhtemelen bu alanda ilerleyen dönemde benzer iş birliklerini görmeye devam edeceğiz. Makalenin tamamını görüntüle- Webasya Alt Amiral Gemileri İçin MediaTek Dimensity 9400e Tanıtıldı
MediaTek, yeni üst segment işlemcisi Dimensity 9400e ile sahne aldı. TSMC’nin 4nm süreciyle üretilen işlemci, tamamen büyük çekirdek mimarisi (1x Cortex-X4 + 3x Cortex-X4 + 4x Cortex-A720), 12 çekirdekli Immortalis-G720 GPU ve donanım tabanlı ışın izleme desteğiyle geliyor. Yeni işlemci, 7.3 Gbps Wi-Fi, 5 km menzilli Bluetooth 6.0 ve 8533 MHz LPDDR5X bellek desteğiyle dikkat çekiyor. UFS 4.0 ve cihaz içi yapay zekâ hızlandırma da destekleniyor. MediaTek’in yeni kare hızı dönüştürücüsü sayesinde %40 daha az güç tüketimiyle 120 FPS oyun deneyimi sunuluyor. AnTuTu’da 2,45 milyon puanı aşan 9400e ilk olarak Realme GT 7 ve OnePlus Ace 5 Racing Edition modellerinde yer alacak. MediaTek, 9400e ile hem oyunculara hem de ileri düzey kullanıcılara iddialı bir performans vadediyor. MediaTek Dimensity 9400e özellikleri 1 x 3,4 GHz’e kadar ARM Cortex-X4 çekirdeği + 3 x 2,85 GHz’e kadar ARM Cortex-X4 çekirdeği + 4 x 2,0 GHz’e kadar Cortex-A720 çekirdeği 8MB L3 önbellek +10MB SLC Arm Immortalis-G720 MC12 GPU MediaTek APU 790 (Üretici Yapay Zeka) TSMC’nin üçüncü nesil 4nm süreci 180 Hz’de WQHD ve 120 Hz’e kadar 4K 320MP’ye kadar kamera, Imagiq 990 Güvenli İşlemci, HWRoT, Arm bellek Etiketleme Uzantısı (MTE) Teknolojisi, CC EAL4+ Yetenekli, FIPS 140-3f, Çin DRM 6GHz altı (FR1), mmWave (FR2), 2G-5G çok modlu, 5G-CA, 4G-CA, 5G, FDD / TDD, 4G FDD / TDD, TD-SCDMA, WDCDMA, EDGE, GSM 5G/4G Çift SIM Çift Aktif, SA ve NSA modları; SA Seçenek2, NSA Seçenek3 / 3a / 3x, NR FR1 TDD+FDD, DSS, FR1 DL 4CC 300 MHz’e kadar 4×4 MIMO, FR2 DL 4CC 400 MHz’e kadar, 256QAM FR1 UL 2CC 2×2 MIMO, 256QAM NR UL 2CC, R16 UL Geliştirme, 256QAM VoNR / EPS geri dönüşü GPS L1CA+L5+ L1C, BeiDou B1I+ B1C + B2a +B2b, Glonass L1OF, Galileo E1 + E5a +E5b, QZSS L1CA+ L5, NavIC L5 Wi-Fi 7 (a/b/g/n/ac/ax/be) uyumlu, 2T2R, Wi-Fi 7 üç bantlı eşzamanlılığı (5 veri akışı) destekler ve teorik olarak 7,3 Gbps’ye kadar tepe iletim hızına sahiptir Çift Bluetooth motoruna sahip Bluetooth 6.0, görüş hattı içindeki cep telefonları arasındaki Bluetooth bağlantı mesafesini 5 kilometreye kadar uzatmayı destekler 9600Mbps’ye kadar LPDDR5T belleği destekler, UFS 4.0 + MCQ Alt Amiral Gemileri İçin MediaTek Dimensity 9400e Tanıtıldı yazısı ilk önce TeknoBurada üzerinde ortaya çıktı. Foruma kayıt ol makalenin tamamını görüntüle- TaleMonster Games, General Catalyst liderliğinde 7 milyon dolar yatırım aldı
Peak Games’de yıllarca beraber çalışmış deneyimli bir ekip tarafından kurulan TaleMonster Games, General Catalyst liderliğinde gerçekleşen tohum yatırım turunda 7 milyon dolar yatırım aldı. Yatırım turuna a16z Speedrun, Arcadia ve Ludus Ventures da katıldı. Mobil oyunlara farklı bir soluk getirmeyi amaçlayan TaleMonster Games, yeni yatırımıyla ekiplerini büyütmeyi ve teknik altyapılarını geliştirmeyi planlıyor. Amaçları, oyun üretimini daha sistematik hale getirerek, oyunculara beklenmedik deneyimler sunan yapımlar ortaya koymak. TaleMonster Games’in kurucu ortağı ve CEO’su İrem Sümer, ekiplerini şu sözlerle tanımlıyor: “Oyuna tutkuyla bağlı, merakı yüksek bir ekibiz. TaleMonster’ı kurmamızın sebebi, sevdiğimiz oyunlarda bir şeylerin eksik olduğunu fark etmemizdi. Mobil oyunlar artık fazlasıyla tahmin edilebilir hale geldi. Biz ise oyunculara, sürprizlerle dolu ve gelişen bir deneyim sunmak istiyoruz.” Kurucu ekip, geçmişte Peak Games gibi önemli stüdyolarda görev almış, sektördeki en başarılı projelerde yer almış isimlerden oluşuyor. Teknik bilgi birikimlerini yaratıcı fikirlerle birleştirerek, bugünün oyuncularının beklentilerini karşılamayı hedefliyorlar. “Mobil oyuncular artık çok daha seçici. Bir oyunun özenle yapılıp yapılmadığını hemen anlayabiliyorlar,” diyen Sümer, her projenin oyuncunun ilgisine ve zamanına değer vermesi gerektiğini vurguluyor. Her yıl binlerce oyunun piyasaya çıktığı ve çoğunun kısa sürede unutulduğu bir sektörde, TaleMonster kalıcı bir kültür oluşturmayı amaçlıyor. Tek bir hit oyunla yetinmeyen ekip, uzun vadede birden fazla dikkat çeken yapım üretmek istiyor. Bu vizyonun ilk örneği olan Match Valley, kullanıcıların günlük ortalama 52 dakikasını geçirdiği bir oyun olarak dikkat çekiyor. Makalenin tamamını görüntüle- Webasya iPhone’un 20. Yaşı Yepyeni Bir Ekranla Kutlanacak
Apple, iPhone’un 20. yılına özel olarak geliştireceği yeni modelde şimdiye kadar görülmemiş bir ekran tasarımı üzerinde çalışıyor. Şirketin bu özel sürüm için planladığı yeni nesil ekran, dört kenardan da kavisli olacak şekilde tasarlanıyor. Böylece hem yanlardan hem de üst ve alt kısımlardan tamamen çerçevesiz bir görünüm sunulması hedefleniyor. Bu değişim, iPhone X’ten bu yana en büyük tasarım yeniliği olarak değerlendiriliyor. Yeni ekran yapısının yanı sıra, Apple’ın enerji verimliliğini artırmak için ekran teknolojisini de güncelleyeceği belirtiliyor. Mevcut 28nm düz yapı yerine, 16nm FinFET süreciyle geliştirilen OLED ekran sürücü devreleri kullanılacak. Bu sayede ekranın daha az enerji harcaması sağlanacak ve cihazın içinde çalışacak yapay zekâ destekli sistemler için daha fazla kaynak ayrılabilecek. Tüm bu çalışmalar, Apple’ın 2027’deki büyük dönüşümüne zemin hazırlıyor. Çerçevesiz iPhone İçin Yeni Teknolojiler Hazırlanıyor Apple’ın tamamen çerçevesiz ve dört kenardan kavisli ekran tasarımını hayata geçirebilmesi için çözmesi gereken teknik zorluklar bulunuyor. Ön kamera, sensörler ve hoparlör gibi donanımların ekrana entegre edilmesi bu süreçte en önemli adımlardan biri olacak. Şirketin bu sorunları aşmak için ekran altı Face ID teknolojisini devreye alması bekleniyor. Bu teknoloji ilk olarak iPhone 18 Pro ve Pro Max modellerinde küçük bir ön kamera deliğiyle kullanılacak, böylece çerçevesiz tasarıma geçiş adım adım başlayacak. Ekran altı ön kameralar için Apple, Güney Koreli tedarikçisi LG Innotek ile birlikte özel bir sistem geliştiriyor. “Freeform optik” adı verilen çoklu lens sistemi, ekran altına yerleştirilen kameraların neden olduğu ışık kaybını ve görüntü bozulmalarını azaltmayı hedefliyor. Böylece hem ekran bütünlüğü korunacak hem de kamera kalitesinden ödün verilmeyecek. Bu sistemin, çalışmadığı zamanlarda ekran üzerinde hiçbir iz bırakmadığı belirtiliyor. Yeni tasarımın yalnızca görsel değil, yapısal açıdan da bazı riskler taşıdığı vurgulanıyor. Ekranın dört kenardan da kavisli olması, düşmelere karşı daha hassas kırılma noktaları yaratabilir. Apple’ın bu yüzden daha dayanıklı malzemeler ve koruyucu teknolojiler geliştirmesi bekleniyor. Ayrıca, fiziksel çerçevenin olmaması kullanıcı alışkanlıklarını da etkileyecek. Bu nedenle yanlış dokunmaları önlemek için yeni nesil bir temas algoritması üzerinde çalışıldığı belirtiliyor. iPhone’un 20. Yaşı Yepyeni Bir Ekranla Kutlanacak yazısı ilk önce TeknoBurada üzerinde ortaya çıktı. Foruma kayıt ol makalenin tamamını görüntüle- Webasya ZEISS Araç Camlarını Akıllı Ekranlara Dönüştürüyor
ZEISS, 2025 Şanghay Uluslararası Otomobil Fuarı’nda tanıttığı yeni akıllı cam çözümünü ilk kez Çin’de detaylı şekilde sergiledi. Şirketin holografik teknolojilere dayalı bu sistemi, otomobillerin ön camı ve yan camlarını interaktif bilgi-eğlence arayüzlerine dönüştürüyor. Bu teknoloji, sürüş görüşünü etkilemeden, içeriklerin şeffaf camlar üzerinden yansıtılmasını mümkün kılıyor. ZEISS, 80’den fazla temel patente, yüksek hassasiyetli mikro-nano üretim altyapısına ve optik-holografi alanındaki onlarca yıllık deneyimine dayanarak, bu camları seri üretime uygun hâle getirdi. Hologramların üretiminde temel prensip, lazer ışınlarının aynalarla yönlendirilip fotopolimer malzeme üzerine yazılmasıyla çalışıyor. Bu sayede fiziksel nesneye ihtiyaç olmadan, referans ışıkla oluşturulan görüntüler ekrana yansıtılabiliyor. ZEISS Akıllı Cam Teknolojisiyle Kokpiti Baştan Tanımlıyor ZEISS Microoptics, hologram katmanlarına ek bilgi yazabilen ve bu katmanları “roll-to-roll” işlemle çoğaltabilen bir üretim sistemi geliştirdi. Bu teknoloji, araç camları üzerinde üç farklı görüntü alanı oluşturulmasına imkân tanıyor: sürücü göstergeleri, GPS navigasyon ekranı ve ön yolcuya özel eğlence ekranı. Bu alanlar araç kapalıyken tamamen şeffaf kalıyor; motor çalıştığında ise içerikler net bir şekilde görüntülenebiliyor. Görüntüleme alanlarının hassas şekilde kontrol edilmesi, dikkat dağınıklığını önlemede büyük rol oynuyor. Örneğin, ön yolcu için gösterilen içerikler sadece o koltuktan görünürken, sürücünün görüşü etkilenmiyor. Görüntü parlaklığı ise 12.000 nit seviyesine kadar ulaşabiliyor. Bu parlaklık seviyesi, doğrudan güneş ışığı veya değişken ışık koşullarında dahi ekranın okunabilirliğini koruyor. Projeksiyon birimi ise yalnızca 1 litrelik hacimde çalışıyor; bu da geleneksel head-up display sistemlerine kıyasla çok daha az yer kapladığı anlamına geliyor. ZEISS, gösterge paneline bu projeksiyonlardan üç adet yerleştirerek fiziksel ekran ihtiyacını tamamen ortadan kaldırabiliyor. Ayrıca, ön cam dışında arka yolcu camları da içerik gösterimi için kullanılabiliyor ve TikTok gibi uygulamalardan videolar oynatılabiliyor. ZEISS Araç Camlarını Akıllı Ekranlara Dönüştürüyor yazısı ilk önce TeknoBurada üzerinde ortaya çıktı. Foruma kayıt ol makalenin tamamını görüntüle- Webasya Nothing Phone (3) Fiyatı Resmi Olarak Açıklandı, Bu Defa Üzdü
Nothing Phone (3), şirketin bugüne kadarki en pahalı ürünü olacak ve bu da teknoloji dünyasında tartışmalara yol açtı. Google’ın Android etkinliğinde sürpriz şekilde yer alan markalardan biri olan Nothing, yılın en çok beklenen akıllı telefonlarından biri olan Phone (3) ile yeniden gündemde. Şirketin kurucu ortağı Carl Pei, kısa bir video paylaşarak cihazla ilgili önemli bilgileri kamuoyuyla paylaştı. Carl Pei’nin açıklamalarına göre, Nothing Phone (3) yaklaşık 800 £ fiyat etiketiyle satışa sunulacak. Bu rakam, cihazın şirketin şimdiye kadar çıkardığı en pahalı telefon olacağı anlamına geliyor. Ironik olan ise; Carl Pei’nin daha önce kurucusu olduğu OnePlus markasının “amiral gemisi katili” sloganıyla orta sınıf fiyatlara üst düzey özellikler sunmasıyla tanınması. Her ne kadar Phone (3), teknik olarak orta sınıf bir cihaz olarak konumlandırılsa da Pei, telefonun “birinci sınıf malzemeler, önemli performans artışları ve cihazı bir üst seviyeye taşıyacak gelişmiş yazılımlarla” donatıldığını söylüyor. Bu da cihazın neden bu kadar yüksek fiyatlandırıldığını açıklıyor. Nothing’in karakteristik şeffaf tasarım dili korunmaya devam edecek gibi görünüyor. Bu özgün tasarım anlayışı sayesinde markanın ürünleri, piyasadaki diğer cihazlardan kolayca ayırt edilebiliyor. Ancak yeni fiyatla birlikte kullanıcıların beklentisi de ciddi anlamda yükselecek. 800 £ fiyat etiketiyle Nothing Phone (3), doğrudan Apple ve Samsung gibi devlerin amiral gemisi modelleriyle rekabet edecek. Bu da cihazın pazarda yer edinmesini zorlaştırabilir. Üstelik bir önceki model olan Phone (2), 580 £ / 600 $ fiyatla satışa sunulmuştu. Yeni modelin ABD fiyatının da 800 $ civarında olması bekleniyor. Sonuç olarak, Nothing Phone (3)’ün bu yüksek fiyatı haklı çıkaracak kadar etkileyici olup olmayacağı henüz net değil. Ancak şurası kesin: Carl Pei ve Nothing, riskli ama cesur bir adım atıyor. Nothing Phone (3) Özellikleri Tasarım: Şeffaf cam arka yüzey, Glif ışık şeritleriyle daha fazla kişiselleştirme, üçüncü parti yazılımlarla Glif entegrasyonu (bildirimler, çağrılar, müzik vb.), alüminyum çerçeveler, daha ince ekran çerçeveleri Ekran: 6.7 inç OLED panel, LTPO teknolojisi (1–120 Hz dinamik yenileme hızı) İşlemci: Snapdragon 8s Gen 3 (önceki modele göre daha hızlı, verimli, güçlü yapay zeka işlemleri) Yazılım: Android 15 tabanlı Nothing OS 3.1 Batarya ve Şarj: 5000 mAh batarya, 65W kablolu hızlı şarj, 15W kablosuz şarj desteği Kamera: 50 megapiksel ana sensör, 50 megapiksel ultra geniş açılı sensör ve muhtemelen telefoto modül (zoom için) Nothing Phone (3) Fiyatı Resmi Olarak Açıklandı, Bu Defa Üzdü yazısı ilk önce TeknoBurada üzerinde ortaya çıktı. Foruma kayıt ol makalenin tamamını görüntüle- İnsansı robotlar: Geleceğin iş gücü, kullanım alanları ve yatırım fırsatları
İnsansı robotlar 2060 yılına kadar dünya genelinde 3 milyar adede ulaşabilir. Bu dönüşüm, iş gücü dinamiklerini ve yatırım stratejilerini nasıl etkileyecek? Haberin devamını okumak için tıklayınız.Makalenin tamamını görüntüle- Google, Gemini'ı Wear OS'e ve Google TV'ye entegre ediyor
Google, yapay zeka destekli asistanı Gemini’ı Wear OS akıllı saatler ve Google TV’ye entegre edeceğini açıkladı. Android Show kapsamında yapılan duyuru, şirketin Google Asistan’ı kademeli olarak Gemini ile değiştirme planının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Kullanıcılar telefonlarına ihtiyaç duymadan etkileşim kurabilecek. Bir yandan koşuya çıktıklarında ya da yemek pişirirken yalnızca saatleri aracılığıyla hatırlatmalar ayarlayabilecek ya da uygulamalara erişebilecek. Şirket ayrıca Gemini’ın, Google TV üzerinden kişiye özel içerik önerileri sunacağını duyurdu. Kullanıcılar, çocuklar için uygun filmler hakkında öneri alabilecek ya da eğitim videolarına kolayca ulaşabilecek. Gemini’ın Wear OS’e önümüzdeki aylarda, Google TV’ye ise yılın ilerleyen dönemlerinde gelmesi bekleniyor. Gemini, yalnızca saatler ve televizyonlarla sınırlı kalmayacak. Google, XR platformuna yönelik geliştirdiği Android XR’a da Gemini’yi dahil ediyor. Platform, yıl içinde piyasaya sürülmesi beklenen Samsung üretimi Project Moohan başlığıyla kullanılabilecek. Google, kullanıcıların bu cihaz aracılığıyla örneğin bir tatil planı oluştururken çevrelerine yayılan videolar, haritalar ve önerilerle zengin, etkileşimli bir deneyim yaşayabileceğini ifade ediyor. Gemini ayrıca Android Auto’ya da entegre edilecek. Kullanıcılar, araç sürerken şarj istasyonları hakkında bilgi alabilecek, gelen mesajların özetini dinleyebilecek ya da güncel haber başlıklarına ulaşabilecek. Analistler, Gemini’ın Google ekosistemi içinde giderek daha merkezi bir konuma yerleştiğine dikkat çekiyor. Yapılan duyurular, şirketin yapay zekayı yalnızca yazılım değil, donanım deneyiminin ayrılmaz bir parçası hâline getirme hedefini yansıtıyor. Makalenin tamamını görüntüle- Teknoloji dünyasının yeni gerçeği: Rekabet Kurumu artık her yerde
Rekabet Kurumu, teknoloji şirketlerinin gündeminde daha çok yer almaya başladı. Ben 2005- 2011 yılları arasında Rekabet Kurumunda çalışırken çoğu kişi ne iş yaptığımız bilmezdi. Şirketlere “yerinde inceleme” dediğimiz baskınlara gittiğimizde “Reklam Kurulu”ndan mı geldiniz, diye sorarlardı. Artık öyle değil. Bugün size teknoloji şirketleri rekabet hukukuna nasıl bakmalı, nelere dikkat etmeli, kısaca anlatacağım. Rekabet Kurumu, teknoloji şirketlerinin gündeminde daha çok yer almaya başladı. Ben 2005- 2011 yılları arasında Rekabet Kurumunda çalışırken çoğu kişi ne iş yaptığımız bilmezdi. Şirketlere “yerinde inceleme” dediğimiz baskınlara gittiğimizde “Reklam Kurulu”ndan mı geldiniz, diye sorarlardı. Artık öyle değil. Bugün size teknoloji şirketleri rekabet hukukuna nasıl bakmalı, nelere dikkat etmeli, kısaca anlatacağım. Üç Basit Madde ile Rekabet Hukuku Kuralları koyan üç maddeyi şöyle özetleyebiliriz: 1- Hakim durumunu kötüye kullanmak yasaktır (Madde 6): Dikkat edin hakim durumda olmak yasaktır, demiyorum. Teknoloji şirketlerinin çoğu zaten işi tabiatı gereği hakim durumda oluyor. Ünlü girişim sermayedarı Peter Thiel’in yatırım yaptığı girişimcilere dediği gibi “Rekabet, başarısızlığın havalı ismidir. (Competition is for the losers.)” Ancak pazara hakimseniz bundan sonra rakiplerinizi pazarın dışına itmek için yapacağınız birçok uygulama rekabet ihlali olabilir. Mesela, bir ürünü diğerine bağlamak, mesela seçici indirimlerle pazarı kapamak, bazı verilerinizi rakiplerinize açmamak, vb. 2- Rekabeti kısıtlayan anlaşmalar yasaktır (Madde 4): Bu anlaşmaların en basiti rakiplerinizle masaya oturup fiyat tespiti yapmanız veya arz miktarını tespit etmeniz, müşterileri paylaşmanız. Bu tip işler teknoloji işlerinde pek görülmüyor. Ancak rekabeti kısıtlayan anlaşma kavramını sadece yatay anlaşmalarla sınırlandırmamak lazım. Dikey anlaşmalar, yani mesela bir e-ticaret platformunun satıcılarıyla yaptığı anlaşmalar da pazarı kapatıcı etki doğuruyorsa ihlal olabilir. Bayinizde yeniden satış fiyatı tespit etmeniz rekabet ihlali olabilir. Bir de son yıllarda hem dünyada hem Türkiye’de ortaya çıkan ve birçok rekabet soruşturmasına konu olan “insan kaynağı” anlaşmaları var: Eğer rakiplerinizle “Bir sürü derdin için birbirimizin elemanını ayartmayalım.” diye sohbet ediyorsanız kapınızda Rekabet Kurumunu bulabilirsiniz. 3- Rekabeti kısıtlayacak birleşme ve devralmalar yasaktır: Teknoloji şirketleri iki şekilde büyürler: Ya yeni kullanıcı kazanmak için reklam yaparlar, indirim / cash-back gibi ödüller verirler. Buna organik büyüme denir. Ya da başka şirketleri satın alırlar. Bu şirketler doğrudan rakipleri olabileceği gibi, dikey ilişkisi olan şirketler de olabilir. Rakibini satın alırsan onun kullanıcılarını da satın alarak büyümüş olursun. Bunun yerine mesela bir fintek şirketi olarak bir e-ticaret şirketini satın alırsan iki şirketin kullanıcı tabanı arasında ortak veri kullanarak yeni fırsatlar ortaya çıkarabilirsin. Şirketlerin girişim sermayesi fonlarından aldıkları parayla yaptıkları satın almalara “roll-up” deniyor. Bazen fonlar kendileri de böyle şirketleri satın alıp yan yana portföylerine katıyorlar. Sonra bunları birleştirip satınca daha çok para ediyor. Eskiden Rekabet Kurumunun bir satın almaya müdahale etmesi için bu satın almanın “hakim durum yaratılması veya mevcut hakim durumun güçlendirilmesi”ne neden olması gerekirdi. Basitleştirerek anlatırsak bir şirketin pazar payı %60 ise %10 daha pazar payı olan bir şirketi satın almasına izin vermeyiz deniyordu. Ancak eğer bir pazarda %30 payınız varsa, müşterilerinizin olduğu pazarda da %20 payı olan bir şirketi almanıza karışmayız, deniyordu. 2020’de Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un ilgili maddesi değiştirildi. Artık Rekabet Kurumunun “etkin rekabetin önemli ölçüde azaltılması” halinde devralmalara izin vermeme yetkisi var. Yani hakim durum oluşsa da olur oluşmasa da olur. 2022 yılında bir düzenleme daha yapıldı: Eskiden büyük balık küçük balığı yiyince izin gerekirdi, şimdi küçük balıklar da birleşse Rekabet Kurumu masada olacak. Özellikle yazılım, fintek ve oyun gibi hızlı büyüyen sektörlerde bu geçerli. İster rakibini al, ister tedarikçini al, ister müşterini al, istersen hiç münasebetin olmayan bir şirketi al; hepsi izne tabi. Silikon Vadisi'nden Ankara'ya: Ortak Sorunlar, Ortak Çözümler Bu kadar kural var, tam olarak ne oldukları da belli değil, diye korkmayın. Teknoloji girişimcilerine ve teknoloji şirketi yönetenlere rekabet hukukuyla ilgili tavsiyelerim şunlar: Rekabet hukuku konuları işinizi büyütürken ve yönetirken aklınızın bir köşesinde olsun. Sadece defansif değil, ofansif olarak da rekabet hukuku araçlarını kullanın. Mesela gerektiğinde rakiplerinizi şikayet etmeyi ihmal etmeyin. Bu şikayetleri gizli olarak da yapabilirsiniz. Çalışanlarınıza rekabet hukukuyla ilgili temel eğitim aldırın. Özellikle bir yerinde incelemede nasıl davranmaları gerektiğine dair mutlaka önceden fikirleri olsun. Rekabet Kurumu uzmanlarının cep telefonları dahil birçok cihazı incelemeyle ilgili geniş yetkileri var. Çalışanlarınız, aşk hayatları mesaj kutularından silinince kurtulacaklarını sanabilirler ama ama şirketinize büyük cezalar verilebilir. Bu tip romantik amatörlüklere düşmeyin. Mutlaka iyi bir danışmanla çalışın (Ben artık bu konulardan uzaklaştım, kendimi öneriyorum gibi anlaşılmasın.). Normalde çalıştığınız avukat rekabet hukuku uzmanı olmayabilir; bu da normal bir durum, aile hekiminizin cerrah olmaması gibi. Ben olsam, mutlaka daha önce Rekabet Kurumunda çalışmış bir danışmanla çalışırım. Bunun dışındakiler ameliyat yapmamış cerraha benzeyebilir. Makalenin tamamını görüntüle- Google, Gemini’ın Android Auto’ya entegre edileceğini duyurdu
Google, Android Auto destekleyen tüm araçlara yeni nesil yapay zeka çözümü Gemini'ı getirmeye hazırlanıyor. Şirket, 2025 I/O geliştirici konferansı öncesinde gerçekleştirilen Android Show etkinliğinde yaptığı açıklamada, önümüzdeki birkaç ay içinde Gemini’ın Android Auto’ya entegre edileceğini duyurdu. Yıl sonuna doğru ise Google’ın yerleşik işletim sistemi ile çalışan araçlar da Gemini’dan faydalanabilecek. Google, blog gönderisinde Gemini ile sürüş deneyimini daha verimli ve eğlenceli hale getirmeyi hedeflediğini belirtiyor. “Bu, araç içi deneyimde şimdiye kadar gördüğümüz en büyük dönüşümlerden biri olacak,” diyen Android for Cars Başkan Yardımcısı Patrick Brady, konferans öncesinde basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Gemini’ın kullanıcı deneyiminde yaratacağı farkın altını çizdi. Gemini’ın Android Auto deneyiminde öne çıkacağı iki ana alan bulunuyor. Akıllı Sesli Asistan Gemini, Google Asistan’ın zaten sunduğu metin gönderme, müzik oynatma gibi işlevlerin ötesine geçerek çok daha gelişmiş bir sesli asistan olarak karşımıza çıkacak. Sürücüler veya yolcular, doğal dil işleme yetenekleri sayesinde daha doğal ve akıcı bir şekilde komutlar verebilecek. Üstelik Android Auto’yu kullanan kişinin telefon sahibi ile eşleştirilmesi gibi bir durum söz konusu olmayacak. Ayrıca Gemini, kullanıcıların tercihlerine göre kişiselleştirilebilecek. Örneğin, bir kişinin belirli bir dilde mesaj almayı tercih ettiğini hatırlayarak bu dili otomatik olarak kullanabilecek. Ayrıca yol üzerindeki restoranları, kullanıcıların belirttiği kriterlere göre listeleyip önerilerde bulunabilecek. Gemini Live Gemini’ın Android Auto’daki ikinci büyük entegrasyonu ise “Gemini Live” olarak adlandırılan özellik olacak. Bu özellik sayesinde yapay zeka, araç içinde her an aktif olacak ve kullanıcının isteklerine anında yanıt verebilecek. Brady, bu etkileşimlerin seyahat planları, çocuk dostu tarif önerileri veya Roma tarihi gibi konularda gerçekleşebileceğini belirtti. Elbette bu durum, dikkat dağınıklığına neden olabilir mi sorusunu da beraberinde getiriyor. Brady’e göre, Google, doğal dil işleme yetenekleri sayesinde Gemini’ın kullanıcıların dikkatini daha az dağıtacağını düşünüyor. Bunun, kullanıcılara daha hızlı ve kolay yanıt alma imkanı sunarak bilişsel yükü azaltacağını ifade etti. Google, Gemini’ın Android Auto ve Google Built-In ile çalışabilmesi için bulut tabanlı bir işlem altyapısından faydalanacak. Ancak Brady, performans ve güvenilirlik sorunlarını aşmak adına otomobil üreticileri ile iş birliği yaparak daha güçlü yerleşik donanım çözümleri üzerinde çalıştıklarını da belirtti. Gemini, ilk etapta Google’ın yapay zeka modellerinin zaten kullanılabildiği tüm ülkelerde aktif olacak ve 40’tan fazla dili destekleyecek. Makalenin tamamını görüntüle- TikTok, yapay zeka destekli AI Alive özelliğini tanıttı
TikTok, yapay zeka destekli ilk fotoğraftan videoya dönüştürme özelliğini duyurdu. “TikTok AI Alive” adı verilen bu yeni özellik, kullanıcıların TikTok Hikayeleri’nde statik fotoğrafları kısa videolara dönüştürmelerine olanak tanıyor. AI Alive, yalnızca TikTok’un Hikaye Kamerası üzerinden erişilebiliyor ve fotoğraflara hareket, atmosferik ve yaratıcı efektler ekleyerek kısa videolar üretiyor. TikTok, fotoğrafları animasyonlu videolara dönüştürme fikriyle kullanıcılarına yeni bir içerik üretim kapısı aralıyor. Örneğin, bir fotoğrafınızda gökyüzü, bulutlar ve deniz varsa, TikTok bu fotoğrafı bir videoya dönüştürerek gökyüzünün yavaşça renk değiştirmesi, bulutların süzülmesi ve dalga seslerinin eklenmesi gibi efektlerle canlandırabilir. Ya da bir grup selfie’nizi hareketlendirmek için jest ve mimikleri öne çıkarabilirsiniz. Nasıl kullanılır? Hikaye Kamerası’nı açmak için, gelen kutusu (Inbox) ya da profil sayfanızın üst kısmında yer alan mavi “+” simgesine dokunmanız yeterli. Ardından Story Albümü’nden bir fotoğraf seçin. Fotoğraf düzenleme sayfasının sağ tarafında beliren AI Alive ikonu üzerinden kolayca animasyon oluşturabilirsiniz. Videonuzu oluşturduktan sonra Hikayenizde paylaşmanız mümkün. Oluşturduğunuz AI Alive hikayesi, hem Keşfet (For You) hem de Takip Edilenler (Following) akışında, ayrıca profil sayfanızda görüntülenebilecek. Güvenlik ve şeffaflık ön planda TikTok, yapay zeka destekli içeriklerin güvenliği konusunda da dikkatli davranıyor. AI Alive ile oluşturulan videolarda AI-generated (yapay zeka ile üretilmiş) etiketi bulunacak. Ayrıca, bu içeriklere C2PA (Content Authenticity and Provenance Association) metadata eklenecek. Bu sayede, içerik TikTok dışına aktarılsa bile yapay zeka ile üretildiği kolayca tespit edilebilecek. Platform, kullanıcı güvenliği adına her bir içeriği çok aşamalı bir kontrol sürecinden geçiriyor. Yüklenen fotoğraf, kullanılan yapay zeka talimatları ve oluşturulan video, TikTok’un moderasyon teknolojisi tarafından inceleniyor. Ayrıca, içerik paylaşıldıktan sonra da topluluk kurallarını ihlal eden içeriklerin raporlanabilmesi için kullanıcılar aktif olarak teşvik ediliyor. TikTok, bu yeni özelliği duyurduğu blog yazısında şu ifadelere yer verdi: Güvenliği her zaman önceliğimiz olarak görüyoruz ve AI inovasyonlarımızda da aynı yaklaşımı benimsiyoruz. Bu teknoloji, yeni yaratıcı ifadeler için fırsatlar sunarken, topluluğumuzu korumak adına birçok güvenlik kontrolünden geçiyor. Bu doğrultuda, AI Alive videoları oluşturulmadan önce hem yüklenen fotoğraflar hem de yazılı AI üretim istekleri denetimden geçiyor. TikTok, bir milyardan fazla kullanıcısının yaratıcı potansiyelini artırmayı hedefleyen AI Alive ile, sosyal medya içeriklerini daha dinamik ve ilgi çekici hale getiriyor. Kullanıcılar artık sadece fotoğraflarını değil, anılarını ve hikayelerini de AI Alive sayesinde daha güçlü bir görsel anlatımla paylaşabilecekler. Instagram ve Snapchat’in metin tabanlı yapay zeka özelliklerine yanıt olarak geliştirilen bu yenilik, TikTok’un yaratıcı araçlarını daha da güçlendirdiğinin bir göstergesi. Snapchat de yakında fotoğraflardan video üretme özelliğini duyuracağını açıkladı. Ancak TikTok, bu alanda ilk adımı atan platform oldu. Makalenin tamamını görüntüle- Apple, gelecekte beyin implantlarına destek sunacak
Apple, sağlık teknolojisi alanındaki önemli bir adım atmaya devam ediyor. Şirket; iPhone, iPad, Mac ve Apple Vision Pro gibi cihazlarına yıl içinde sunulacak yeni erişilebilirlik özelliklerini duyurdu. Bu yenilikler, yalnızca yazılımsal gelişmelerle sınırlı kalmıyor. Şirket, insan-bilgisayar etkileşimini yeniden şekillendirebilecek bir teknolojiye de odaklanıyor. Apple, beyin-bilgisayar arayüzleri (BCI) geliştiren sağlık teknolojisi girişimi Synchron ile bir iş birliği yaparak nörolojik engelleri olan bireylerin, cihazlarını sadece düşünce gücüyle kontrol etmelerini mümkün kılmayı amaçlıyor. The Wall Street Journal’a göre, Apple bu amaca yönelik olarak Switch Control adlı yeni bir protokol üzerinde çalışıyor. Bu teknoloji, kullanıcıların sinirsel sinyalleri kullanarak iPhone ve diğer Apple cihazlarını yönetmelerine olanak tanıyacak. Ancak bu yenilikler yalnızca beyin implantlarıyla sınırlı değil. Şirket, erişilebilirliği tüm sistemde daha kolay hale getirecek bir dizi yeni özellik de sunuyor. Bunlar arasında, görme engelli kullanıcılar için braille not alma aracı olan Braille Access, kullanıcıların erişilebilir uygulamaları daha kolay bulmalarını sağlayacak Accessibility Nutrition Labels ve özellikle dikkat dağınıklığı yaşayan kullanıcılar için tasarlanmış Accessibility Reader gibi araçlar yer alıyor. Ayrıca Apple TV için Assistive Access adlı yeni bir erişilebilirlik uygulaması, ve farklı cihazlar arasında erişilebilirlik ayarlarını senkronize etmeye imkan tanıyan Paylaşılabilir Erişilebilirlik Ayarları gibi yenilikler de kullanıcıların deneyimini iyileştirecek. Makalenin tamamını görüntüleMerleGop joined the community- Webasya Samsung Galaxy S25 Üretiminde Gazı Kökledi
Samsung, yaklaşan gümrük tehlikesi nedeniyle Galaxy S25 serisinin üretimini hızlandırdı. Şirketin Mayıs ayında toplam 16.2 milyon akıllı telefon ve tablet üretmeyi hedeflediği bildirildi. Bu sayının 3.3 milyonluk kısmı doğrudan Galaxy S25 ailesine ait. Bu hamlenin arkasında, ABD’de gündeme gelen yeni gümrük vergisi olasılıklarının etkili olduğu düşünülüyor. Samsung bu artışı doğrudan açıklamasa da üretimin ani şekilde artırılması, yaklaşan tarifelere karşı bir önlem olarak yorumlanıyor. Son aylarda ABD’ye ithal edilen ürünlere yönelik gümrük vergisi tehditleri birçok teknoloji şirketini sevkiyatlarını erkene çekmeye yönlendirmiş durumda. Galaxy S25 Serisi Mayıs Ayında Hızlı Üretime Girdi Samsung’un üretim planına göre, S25 serisi özelinde 3.3 milyon adet cihaz banttan indirilecek. Bu rakamın 1.5 milyonluk kısmı Galaxy S25 Ultra modeline aitken, geri kalan üretim Galaxy S25 ve S25+ modellerine dağılıyor. Aynı dönemde üretilecek cihazlar arasında diğer Samsung telefon modelleri ve tabletler de yer alıyor. Şirketin bu aceleci üretim hamlesi, sadece vergisel risklerle değil, aynı zamanda yeni S25 Edge modelinin piyasaya çıkacak olmasıyla da ilişkili olabilir. Bu model yılın başından bu yana duyurularla gündemdeydi ve 12 Mayıs’ta yapılacak özel etkinlikte resmen tanıtılması bekleniyor. Edge modeli, serinin yeni yüzü olarak ekstra stok baskısıyla karşı karşıya kalabilir. Samsung, bu belirsizlik döneminde sadece üretim kapasitesini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda rezervasyon kampanyalarıyla da lansman öncesi kullanıcı ilgisini toplamaya çalışıyor. S25 Edge için başlatılan kampanyada ön sipariş veren kullanıcılar 50 dolarlık indirim hakkı kazanıyor. Ancak cihazın başarısı, tanıtılacak teknik detaylara bağlı olacak gibi görünüyor. Samsung Galaxy S25 Üretiminde Gazı Kökledi yazısı ilk önce TeknoBurada üzerinde ortaya çıktı. Foruma kayıt ol makalenin tamamını görüntüle- Webasya OPPO Reno14 Kamerasıyla Fark Yaratacak
Oppo, yeni Oppo Reno14 serisini 15 Mayıs saat 16:00’da resmi olarak tanıtacak. Seri hakkında şimdiden birçok teknik detay paylaşılırken, en çok dikkat çeken özelliklerden biri gelişmiş kamera sistemi oldu. Tüm modellerde standart olarak sunulacak 3.5x periskop telefoto lens, özellikle yüz rengi ve cilt dokusu üzerinde yapılan özel ayarlarla öne çıkıyor. Kamera yalnızca donanım gücüyle değil, yazılım destekli görsel özellikleriyle de farklılaşıyor. Oppo’nun açıklamasına göre cihaz, “yüksek çözünürlüklü telefoto canlı fotoğraflar” desteğine sahip olacak ve üç farklı filtre seçeneğiyle fotoğraflara “anı anlatan” duygusal dokunuşlar kazandıracak. Oppo Reno14 Periskop Telefoto Kamerayla Geliyor Reno14 serisinin en önemli farklarından biri, tüm modellerde yer alan 3.5x periskop telefoto kamera. Bu kamera, özellikle portre çekimlerinde doğal cilt tonlarını ve yüz detaylarını ön plana çıkaracak şekilde özel olarak ayarlanmış. Kullanıcılar ayrıca NC (retro), CC (canlı) ve NH (şeffaf) olmak üzere üç farklı filtre seçeneğiyle ışık-gölge dengesini ayarlayabilecek ve her fotoğrafa özgün bir atmosfer katabilecek. Cihazın dış tasarımı da dikkat çekici. “Denizkızı”, “Banxia Yeşili”, “Alokasya Moru” ve “Resif Siyahı” gibi dört farklı renk seçeneği sunuluyor. Gövde kısmında cilt dostu kadifemsi cam malzeme kullanılmış. Tüm modellerde metal orta çerçeve tercih edilmiş ve batarya kapasitesi 6200 mAh olarak açıklanmış. Bu da uzun süreli kullanım için önemli bir avantaj sağlıyor. Donanım tarafında ise iki farklı model dikkat çekiyor. Standart modelde 6.59 inç 1.5K çözünürlüklü LTPS ekran ve MediaTek Dimensity 8 serisi işlemci bulunuyor. Pro modelde ise TSMC’nin 4nm sürecinde üretilmiş Dimensity 8450 işlemci yer alıyor ve ekran boyutu 6.83 inç. Her Oppo iki modeli de IP66, IP68 ve IP69 sertifikalarıyla suya ve toza karşı dayanıklılık sunuyor. OPPO Reno14 Kamerasıyla Fark Yaratacak yazısı ilk önce TeknoBurada üzerinde ortaya çıktı. Foruma kayıt ol makalenin tamamını görüntüle- Webasya Apple, M3 Ultra Çipini Altı Katlayacak Yeni Nesil Çipler Geliştiriyor!
Apple, mevcut en güçlü özel yonga seti olan M3 Ultra çipinin ötesine geçmeye hazırlanıyor. Son raporlara göre Cupertino merkezli teknoloji devi, M3 Ultra’nın tam altı katına kadar CPU ve GPU çekirdeği sunabilecek birden fazla yeni nesil Apple Silicon üzerinde çalışıyor. Bu yıl içerisinde güncellenmiş 14 ve 16 inç MacBook Pro modellerine güç vermesi beklenen M5’in duyurulması beklenirken, Apple rekabetteki avantajını sürdürmek için vites artırmış durumda. Bloomberg’in AppleInsider tarafından da doğrulanan raporuna göre, “Komodo” kod adlı M6 ve “Borneo” kod adlı M7 işlemcilerinin geliştirilme süreci devam ediyor. Ayrıca, henüz bir isme sahip olmayan ve “Sorta” kod adıyla anılan yeni bir SoC de geliştiriliyor. “Sorta”nın M8 olup olmayacağı veya farklı bir uygulama için mi tasarlandığı henüz netlik kazanmış değil. Apple Silicon’da Sınırlar Zorlanıyor: M3 Ultra Çipinin Ötesinde Yonga Setleri Geliyor Raporda dikkat çeken bir diğer nokta ise “Hidra” kod adlı M4 Hidra’nın da geliştirme aşamasında olduğu ancak Apple’ın bu çipi ne zaman piyasaya süreceğine dair henüz bir bilgi bulunmaması. Öte yandan Apple, M3 Ultra’ya kıyasla iki, dört hatta altı kat daha fazla CPU ve GPU çekirdeği sunabilecek dahili çözümleri aktif olarak deniyor. Herhangi bir geliştirme sorunu yaşanmaması durumunda, bu çiplerin cihaz üzerinde yapay zeka performansında da önemli bir sıçrama yaratması bekleniyor. Apple’ın henüz yıllar sonra piyasaya süreceği yonga setleri üzerinde çalışması şaşırtıcı olmasa da, Kaliforniya merkezli şirketin özellikle Qualcomm’un Snapdragon X Elite işlemcisine karşı üstünlük kurma amacında olduğu düşünülüyor. M4 Pro ve M4 Max gibi mevcut M4 serisiyle önemli bir başarı yakalayan Apple, bu avantajını gelecekteki işlemcileriyle de sürdürmeyi hedefliyor. Apple, M3 Ultra Çipini Altı Katlayacak Yeni Nesil Çipler Geliştiriyor! yazısı ilk önce TeknoBurada üzerinde ortaya çıktı. Foruma kayıt ol makalenin tamamını görüntüle- Webasya Galaxy S25 FE Hala İşlemci Seçemedi
Samsung’un yıl sonunda tanıtılması beklenen Galaxy S25 FE modeliyle ilgili yeni bilgiler ortaya çıktı. Cihazda kullanılacak işlemci henüz netleşmemiş durumda. Şirketin kendi üretimi olan Exynos 2400e ilk tercih gibi görünse de, üretim kapasitesine bağlı olarak MediaTek’in Dimensity 9400 işlemcisi yedek plan olarak düşünülüyor. Güvenilir kaynaklara dayandırılan habere göre Samsung, üretim hattı yeterli hızda işlemci sağlayamazsa, TSMC teknolojisiyle üretilen Dimensity 9400’e yönelebilir. Bu karar, cihazın performansından çok, üretim süreçleri ve stratejik önceliklerle ilgili olacak gibi görünüyor. Galaxy S25 FE İşlemci Tercihi Arasında Kararsız Galaxy S25 FE’nin işlemcisiyle ilgili belirsizlik, şirketin iki önemli tercih arasında kaldığını gösteriyor. Exynos 2400e işlemcisi Samsung’un kendi fabrikalarında üretiliyor ve bu tercih, şirkete doğrudan gelir kazandırıyor. Ancak önceki deneyimlerde yaşanan üretim kısıtları nedeniyle şirket, alternatif bir plan olarak MediaTek’in güçlü işlemcisi Dimensity 9400’ü de değerlendiriyor. Dimensity 9400, TSMC’nin gelişmiş üretim teknolojisiyle piyasaya çıkacak. İlk test sonuçlarına göre bu işlemci, Exynos 2400e’ye kıyasla daha iyi performans sergiliyor. Ancak Samsung’un kendi işlemcisini kullanması, hem marka bağımsızlığı hem de maliyet avantajı açısından daha fazla tercih ediliyor. Galaxy S25 FE modelinin 2025’in son çeyreğinde tanıtılması planlanıyor. Ancak pazardaki gelişmelere göre bu tarihte küçük değişiklikler olabilir. Teknik özelliklerde S24 FE’ye kıyasla büyük yenilikler beklenmese de, kullanılacak işlemci cihazın genel performansını doğrudan etkileyecek. Hangi çip tercih edilirse edilsin, karar süreci Samsung’un üretim stratejisinin geleceğini de şekillendirebilir. Galaxy S25 FE Hala İşlemci Seçemedi yazısı ilk önce TeknoBurada üzerinde ortaya çıktı. Foruma kayıt ol makalenin tamamını görüntüle- Webasya One UI 8 Gizli Fotoğraflarınızı Canı Pahasına Koruyacak
Samsung’un One UI 8 arayüzüyle birlikte getireceği yeni özelliklerden biri daha ortaya çıktı. @DalgleishGX adlı kaynağın 8 Mayıs’ta X platformunda paylaştığı bilgilere göre, One UI 8 ile Galeri uygulamasına entegre edilen “Gizli Albüm” özelliği sayesinde kullanıcılar özel fotoğraf ve videolarını daha güvenli şekilde saklayabilecek. Bu yeni özellik, Android 15 ile tanıtılan “Private Space” API’si temel alınarak geliştiriliyor. Samsung’un mevcut Güvenli Klasör sistemi de bu yeni teknolojiye kademeli olarak geçiş yapıyor. Bu sayede, kişisel içerikler daha izole ve güçlü bir şekilde korunacak. One UI 8 Gizli Albüm Özelliğiyle Ekstra Güvenlik Sunacak Yeni Gizli Albüm özelliği, kullanıcıların özel içeriklerini doğrudan Galeri uygulaması içinde korumaya almasını sağlıyor. Artık fotoğraflar ve videolar, üçüncü taraf uygulamalara ihtiyaç duyulmadan Samsung’un kendi arayüzü içinde güvence altına alınabilecek. Android 15 ile birlikte gelen Private Space API’si, bu alanda yeni bir güvenlik katmanı oluşturuyor. Güvenli Klasör özelliği şu anda Android’in Work Profile teknolojisi üzerinden çalışıyor. Ancak One UI 8 ile birlikte bu yapı tamamen değişiyor. Yeni sistem, daha modern bir altyapı olan Private Space API’ye taşınıyor. Böylece kullanıcıların kişisel verileri hem sistem düzeyinde hem de uygulama içinde ayrı bir alanda tutulmuş olacak. Samsung, bu yeniliği sadece fotoğraf ve videolarla sınırlı tutmayabilir. İlerleyen güncellemelerde notlar, belgeler ve uygulamalar gibi daha fazla içerik de bu özel alanda saklanabilecek. One UI 8’in resmi tanıtımıyla birlikte özelliklerin kapsamı daha da netleşecek. Bu gelişme, cihazda gizliliğe önem veren kullanıcılar için önemli bir güvenlik adımı olarak değerlendiriliyor. One UI 8 Gizli Fotoğraflarınızı Canı Pahasına Koruyacak yazısı ilk önce TeknoBurada üzerinde ortaya çıktı. Foruma kayıt ol makalenin tamamını görüntüle- 2025'te İzlenecek 5 DCX ve MarTech Trendi
TREND 1: Kaostan Yalınlığa: DCX & MarTech mimarilerinin tekrar gözden geçirilmesi Mart 2020’yi hatırlayalım: bir anda aylarca evlerde kilitli kaldığımız, tüm alışveriş ve sosyalleşme ihtiyacımızı online karşıladığımız, tüm iş dünyasının uzaktan çalışmaya başladığı o zamanları… Pandemi, yalnızca günlük yaşamı değil, müşteri davranışlarını ve iş dünyasının temel dinamiklerini kökten değiştirdi. Bu değişiklik, geri dönüşü olmayan bir dijitalleşme dalgasını başlattı. Öyle ki bu dönemde 5-6 yılda ulaşmayı beklediğimiz e-ticaret büyüme rakamlarına bir senede ulaştık. Pandemiyle birlikte dijitalleşme ivme kazandı ve müşteri davranışlarında köklü değişiklikler oldu. Bu değişimle hem markaların teknolojik ihtiyaçları evrildi, hem de bu ihtiyaçlara cevap vermek için pazardaki CX (Müşteri Deneyimi) ve MarTech (Pazarlama Teknolojileri) yazılımlarının sayısında adeta patlama yaşandı. 2023-2024 döneminde bu büyüme zirveye ulaştı ve tarihi bir artış rekoru kırıldı: Sadece bir yıl içinde pazardaki MarTech araçlarının sayısı %27.8 arttı. Bu yalnızca bir büyüme değil, sektördeki devrim niteliğinde bir sıçramaydı. Her biri daha fazla verimlilik ve kolaylık vaadiyle gelen bu araçlar, şirketlerin dikkatini çekerken aynı zamanda hangisinin tercih edilmesi gerektiği konusunda kafa karışıklığını da beraberinde getirdi. Markalar müşterilerinin artan dijital ayakizlerinden anlam çıkartmak ve en iyi deneyimi sunmak için birçok aracı mimarilerine dahil etmek için yarışa girdiler. Ancak bu yaklaşım, araçların birbiriyle nasıl uyumlu çalışacağı, hangi stratejiyle kullanılacağı ve nihayetinde müşteri deneyimine nasıl katkı sunacağı konusunda bir iç karmaşa doğurdu ve şirketlerde "teknoloji yorgunluğu" oluşturdu. Çok Fazla Araç, Az Verim Eldeki verilere göre, şirketler büyük miktarlarda müşteri deneyimi ve pazarlama teknolojileri yazılımı satın almasına rağmen bu araçların yarısı bile aktif olarak kullanılmıyor. Daha da çarpıcı bir şekilde, 2024 baharından kışına kadar olan kısa bir dönemde kullanım oranlarında 5 puanlık ciddi bir düşüş gözlemlendi. Kısacası büyük umutlarla yapılan teknoloji yatırımları şirketlerin beklediği sonuçları veremedi. Bu memnuniyetsizliğin temel nedeni, alınan çözümlerin kötü veya kalitesiz olması mıydı yoksa asıl problem, ihtiyaçlara uygun olmayan araçlara yatırım yapılması ve mevcut çözümlerle uyumlu bir mimari oluşturulamaması mıydı? Bugün pek çok kurumda fazlasıyla teknoloji aracı bulunmasına rağmen, hâlâ "bir şeylerin eksik olduğu" hissi devam ediyor ve istenen hedeflere ulaşılamıyor. 2025, yalnızca mevcut mimarilerin gözden geçirilmesi değil, aynı zamanda bu karmaşanın içinden stratejik bir yol haritası çıkarılması için kritik bir yıl olacak. Şirketler yalnızca teknolojiyi toplamak yerine, bu araçları nasıl verimli bir şekilde kullanabileceklerini ve birbirleriyle nasıl uyumlu bir şekilde çalışabileceklerini düşünmek zorunda. Bu noktada, uzman bir danışmanla çalışmak, yalnızca mevcut çözümleri optimize etmek için değil, aynı zamanda hızla teknolojik olarak ilerlediğimiz bu çağda uzun vadeli dijital stratejiyi belirlemek için de büyük önem taşıyor. Şirketlerin teknoloji yatırımlarını sadece bir araç değil, stratejik bir avantaj olarak görmesi için bu fırsat yılı iyi değerlendirmesi gerekiyor. TREND 2: Big data sarhoş bir denizci. Peki biz onunla ne yapacağız? Bir zamanlar “Big Data” (Büyük Veri), dijital dönüşümün altın anahtarı olarak görülüyordu. Tüm kurumlar veriyi toplamanın, onu çeşitlendirmenin, çeşitli geleneksel veri ambarı (DWH) çözümleriyle onu bir araya getirmenin ve saklamanın peşinde koştu. Az veya çok, çoğu marka bunda belli bir seviyeye geldi, ancak gelinen noktada bu veri, tıpkı sarhoş bir denizci gibi bir köşede yatıyor ve şirketler soruyor: “Biz bu sarhoş denizci ile ne yapacağız? - What do we do with the drunken sailor?”. Yani, veriyi topladık, düzenledik, analiz etmeye de başladık ama şimdi o bize bakıyor, biz ona bakıyoruz; müşteri davranışlarını etkileyip iş sonuçlarına dönüştürmek için bu veriyi yeterli ve gerçek zamanlı olarak kullanılır hale getiremiyoruz. Ancak, bu noktada büyük veri sadece bir başlangıç noktasıydı ve asıl soru, bu verinin nasıl daha anlamlı ve davranış değişikliğine neden olarak iş sonuçlarını olumlu olarak etkileyecek bir şekilde kullanılabileceğiydi. Bugün, şirketlerin karşılaştığı asıl sorun artık sadece "Big Data" değil, "Big Ops". Big Ops, yani büyüyen ve daha bütünsel ele alınması gereken operasyonlar, yalnızca büyük veriyi depolamak ya da yönetmekle ilgili değil; aynı zamanda dijital veya dijitalleşmekte olan işletmelerde veri üzerinde eşzamanlı olarak çalışan uygulamaların, otomasyonların, yapay zeka algoritmalarının, süreçlerin ve insan etkileşimlerinin devasa ölçeği ve karmaşıklığıyla ilgilidir. Bu durum, sistemlerin yönetimini ve kullanımını hem teknik ekipler hem de iş birimleri için zorlu bir hale getiriyor. Bu zorlukların arkasında ise birkaç temel sorun yatıyor: Esneklik Eksikliği: Şirketlerin kullandığı birçok teknoloji kara kutu gibi çalışıyor. Çoğu zaman küçük bir güncelleme bile büyük bir kriz yaratıyor. Bu esneklik eksikliği, şirketlerin yenilik yapmasını ve hızla değişen ihtiyaçlara yanıt vermesini engelliyor. Bağımsız Çalışan Sistemler: Sistemler ve araçlar birbiriyle ya yeterince entegre değil, ya da aynı iş için birden fazla çözüm satınalması yapılmış durumda (Örneğin push mesaj atmak için farklı departmanların bağımsız çözümler kullanması, birden fazla BI, analitik ve veri görselleştirme çözümlerinin kullanılması gibi). Bu da veriyi anlamlı iş süreçlerine gerçek zamanlı olarak dönüştürmeyi zorlaştırıyor. Veri, bir noktada yığılmaya başlıyor; ancak bu verinin akıllıca kullanılabilmesi için sistemlerin birbirleriyle uyum içinde çalışması gerekiyor. İş ve Teknoloji Ekipleri Arasındaki Uyum Sorunu: İş birimlerinin teknolojiye bağımlılığı artmış durumda. Bu bağımlılık, operasyonel süreçlerde hız ve esneklik kaybına yol açıyor. İş ekipleri teknolojiye bağımlı hale geldikçe, iş süreçlerinde hız kayıpları ve esneklik eksiklikleri ortaya çıkıyor. Korku ve Çekingenlik: IT ekipleri, mevcut sistemlerin stabilitesini bozma korkusuyla ve operasyonel sürdürülebilirliği koruma önceliğiyle büyük değişikliklerden kaçınıyor, bu da inovasyonu sınırlıyor. Küçük değişikliklerin bile "bozulma" korkusu yaratması, inovasyonun önündeki en büyük engellerden biri haline geliyor. Sonuç olarak, "Big Ops" sorunlarının çözümü, yalnızca büyük veriyi depolamak ya da yönetmek değil, bu veriyi şirketlerin günlük operasyonlarında anlamlı bir şekilde kullanılabilir hale getirmekten geçiyor. Ancak bunun gerçekleşmesi için, mevcut sistemlerin esneklik kazandıracak şekilde yeniden yapılandırılması ve operasyonel süreçlerin iş birimleri tarafından daha kolay yönetilebilir hale getirilmesi gerekiyor. AI modelleriyle desteklenen, iş ekipleri tarafından günlük hayatın bir parçası olarak kullanılabilen, daha esnek ve dinamik iş akışları, şirketlerin hem süreçlerini optimize etmelerine hem de verinin gerçek potansiyelini açığa çıkarmalarına yardımcı olacak. Şirketler, yalnızca veriyi toplamak yerine, bu veriyi nasıl daha anlamlı ve gerçek zamanlı bir şekilde kullanacaklarını ve süreçlerini daha esnek hale nasıl getireceklerini düşünmek zorundalar. Ancak unutulmamalıdır ki, bu dönüşüm yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda kültürel bir değişim gerektiriyor. 'Sarhoş denizciyi' uyandırmak ve potansiyel değeri ortaya çıkarmak için doğru strateji ve rehberlikle ilerlemek çok önemli. TREND 3: Merhaba, AI size bugün nasıl yardımcı olabilir? Günümüzde geleneksel müşteri hizmetleri alanında bir dönem sona eriyor. Müşteri İletişim Merkezleri ve Çağrı Merkezleri, eski dünyanın yavaş, parçalı ve insan yoğun süreçlerinden çıkıp radikal bir dönüşümle yeniden şekilleniyor. Bu evrimin arkasında ise yeni bir güç yatıyor: Yapay Zekâ. AI ve makine öğrenimi, yalnızca süreçleri hızlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda müşteri deneyiminin sınırlarını da yeniden tanımlıyor. Bugün çağrı merkezleri, geçmişten çok daha karmaşık bir yapıya sahip. Farklı kanallardan gelen sorgular, çeşitli araçlarla yönetilen süreçler ve her biri farklı müşteri ihtiyaçlarını anlamaya çalışan temsilciler… Bu dinamik yapı, adeta bir orkestrayı yönetmek gibi. Ancak şimdi, bu orkestranın yalnızca şefi değil, aynı zamanda bestenin kendisi olarak AI sahneye çıkıyor. Generative AI ve doğal dil işleme (NLP) teknolojileri, self-service tarafında devrim yaratıyor. Artık hangi kanaldan gelirse gelsin, müşterinin ilk karşılaştığı kişi bir yapay zekâ olacak. Ancak bu, sadece bir chatbot değil; müşterinin duygularını anlayan, sorulara bağlamıyla yanıt veren ve her etkileşimde markanın sesini temsil eden bir çözüm olmalı. GenAI destekli IVR (otomatik yanıt) sistemleri, - chatbotlar müşterilere yalnızca daha hızlı yanıtlar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda onları beklemekten kurtarıyor ve daha insana yakın, etkili bir deneyim sunuyor. Tabii bu dönüşüm yalnızca self-service araçlarıyla sınırlı değil. Temsilci destekli süreçlerde ise AI, çağrı merkezi ve müşteri iletişim merkezi çalışanlarının görünmez bir yardımcısı olarak sahne alıyor. Sesli aramalarda gerçek zamanlı olarak duygu ve sezgi (sentiment) analizi yapılabiliyor, memnuniyet (CSAT) tahminleri oluşturuluyor ve en uygun yanıt önerileri sunuluyor. Daha da etkileyici olan, geçmiş müşteri etkileşimlerinin analiz edilerek temsilciye hızlı ve öz bir özet sunulması. Böylece temsilciler, detaylarda kaybolmak yerine müşteriye odaklanabiliyor, daha etkili ve empatik bir hizmet sunabiliyor. Aynı zamanda, temsilcilerin performanslarını artırmaya yönelik daha hedefe yönelik eğitim programları da bu analizlerin ışığında düzenlenebiliyor. Bu noktada AI’ın gücü yalnızca operasyonel iyileştirmelerle sınırlı değil. Raporlama ve kalite yönetimi artık bambaşka bir boyuta taşınıyor. Geleneksel analizlerin yerini, çağrıların ve yazışmaların tamamını kapsayan derinlemesine AI analizleri alıyor. Bu analizler sayesinde yalnızca daha şeffaf ve ölçülebilir bir çağrı merkezi operasyonu kurulmuyor, aynı zamanda ürün geliştirme, pazarlama ve satış stratejileri için değerli içgörüler elde ediliyor. AI, müşteri etkileşimlerinden toplanan verileri işleyerek hangi ürünlerin daha fazla talep gördüğünü, hangi mesajların yankı uyandırdığını ve hangi kanalların daha etkili olduğunu ortaya koyuyor. AI ayrıca proaktif müşteri iletişimi yaklaşımını bir adım daha öteye taşıyor ve şirketleri yalnızca sorun çözen değil, sorunları öngörüp önleyen bir yapıya kavuşturuyor. Müşteri davranışlarını ve geçmiş verileri analiz ederek potansiyel memnuniyetsizlikleri tespit ediyor ve henüz sorunlar ortaya çıkmadan harekete geçiyor. Bu, markaların müşterilerine "her zaman bir adım önde" olduğunu hissettirdiği bir deneyim yaratıyor. Ancak bu dönüşüm sadece teknolojiyle sınırlı değil. Çağrı merkezlerinde AI ve ML’in etkisi, iş kültürüne yeni bir soluk getiriyor. Veri temelli karar alma süreçleri, yalnızca operasyonel verimliliği artırmakla kalmıyor, aynı zamanda şirketlerin müşterileri daha iyi anlamalarını ve onlarla daha anlamlı bağlar kurmalarını sağlıyor. Sonuç olarak, çağrı ve müşteri iletişim merkezleri artık yalnızca birer hizmet noktası değil, aynı zamanda stratejik büyümenin merkez üssü haline geliyor. AI’ın gücüyle müşterilere "daha hızlı," "daha kişisel" ve "daha etkili" bir deneyim sunuluyor. Gelecek, AI ile çalışan ve müşterilerle anlamlı bağlar kuran markaların vizyonuyla şekillenecek. TREND 4: Orkestranın şefi değişti: Bütünleşik 1. Parti Veri Katmanı ile BrandID 2.0 Başkalarının verisine ve geleneksel master data yaklaşımlarına yatırım dönemi kapandı! Üstelik, tarayıcılar, cihaz üreticileri gibi aktörlerin aldığı önlemler nedeniyle dijital dünyada “sinyal kaybı” giderek artıyor. Erişilebilirlik (Addressability), pazarlamacılar için her zaman olduğu gibi önümüzdeki yılın da en önemli konusu olmaya devam edecek. Bu kadar parçalanmış kimlik ve takip mekanizmaları ile tüm çevrim içi ve çevrim dışı deneyimleri birbirine bağlamak artık büyük bir yüke dönüşmüş durumda. Dahası, çevrim içi ve çevrim dışı dünyaları, bilinen ve anonim kullanıcıların verilerini & sinyallerini birleştirmek her geçen gün daha da zorlaşıyor, hatta neredeyse imkânsız hale geliyor. İşte bu yüzden, günümüzün modern pazarlamacısının nihai hedefi olan online ve offline müşteri yolculuğunu bir orkestranın farklı seslerini yönetebilir gibi idare edebilmek için gerçek bir orkestra şefine ihtiyaç var: Çok yaşa Bütünleşik 1. Parti Veri Katmanı ve BrandID 2.0! Geçtiğimiz yılın trendlerinden biri olan BrandID 2.0’ı bu yıl daha da ileriye taşıdık ve onu Bütünleşik 1. Parti Veri Katmanı ile zenginleştirdik. Geçtiğimiz yılın BrandID 2.0 hakkındaki notumuzu buradan okuyabilirsiniz. (https://labrys.global/5-adtech-martech-trends-to-watch-in-2024/) Çerezlerin devre dışı bırakılmasının (cookie apocalypse) yarattığı panik son dönemde biraz azalmış olsa da, üçüncü parti veriye dayalı çözümlerin düşen getirileri gösterdi ki: BrandID 2.0’a (ID resolution – kimlik çözümleme mekanizması) ve markalara özel, bütünleşik bir 1. parti veri katmanına sahip olmak artık bir krizden bağımsız olarak zorunluluk haline geldi. eMarketer'a göre bugün tarayıcı trafiğinin yaklaşık %40'ı üçüncü taraf çerezleri desteklemiyor! Erişilebilirlik sorunu, çerezsiz tarayıcıların pazar payının artması, kullanıcıların çerezleri kabul etme oranlarının düşmesi, ATT gibi yüksek etkili kısıtlayıcı çerçevelerin yaygınlaşmasıyla bu sorun her yıl daha da büyüyor. Öte yandan, fiziksel deneyimlerin dijital ile, dijital deneyimlerin de fiziksel dünya ile entegre olması artık her zamankinden daha kritik. Bunu mümkün kılmanın tek yolu, markaların kendi kimlik çözümleme sistemine sahip olması ve onu kontrol edebilmesidir. Müşteri deneyiminin her temas noktasında (dijital ya da fiziksel) müşteriyi tanıyabilmek, anlamak ve beklentileri karşılamak, rekabette başarıyı getiren kilit unsur haline geldi. Ancak geleneksel veri ambarları (DWH) ve analiz araçları bu kadar karmaşık dijital ekosistemlerde veri toplamak, anlamlandırmak ve aktif hale getirmek için yetersiz kalıyor. Beş yıl önce konuştuğumuz "müşteri 360° yapısı" artık bugünün ihtiyaçlarını karşılamıyor. Artık, müşteriyi tanımlamakla kalmayıp, anonim bir ziyaretçinin bilinen bir müşteriye dönüşüm sürecindeki tüm izleri takip eden, her temas noktasındaki davranışı konsolide eden, geçmişi analiz eden ve gelecekteki ihtiyaçları tahmin edebilen sistemler arıyoruz. Üstelik bunu hem dijital hem de fiziksel sinyaller, işlemler ve etkileşimler için yapabilecek sistemler peşindeyiz. Dijital ve fiziksel müşteri deneyimini sorunsuz bir şekilde birbirine bağlama hedefimize ulaşmaya çalışmadan önce, dijital müşteri deneyimindeki parçalanmış yapı, adreslenebilirlik ve erişilebilirlik endişelerini gidermek ve çok kanallı iletişim ihtiyaçlarını karşılamayı önceliklendirmek gerekiyor. Dijital müşteri deneyiminin karmaşık dünyasında, Bütünleşik Birinci Parti Veri Katmanı ile BrandID2.0 (ID resolution - marka kimliği çözümlemesi), adeta bir orkestranın görünmeyen şefleri gibi, hali hazırda eksik çalışan kimliklendirme sorununu çözerek gerek dijital gerekse fiziksel dünyadaki erişilebilirlik sıkıntılarının üstesinden geliyor. Aynı zamanda, birbirinden bağımsız çalışan sistemlerin uyum içinde çalışmasını sağlayarak, markaların müşterilerini anlamalarına ve onlara kesintisiz bir deneyim sunmalarına olanak tanıyorlar. Peki, bu kavramlar nedir ve neden bu kadar değerlidir? Veri Katmanı (Data Layer): Müşteri Deneyiminin Omurgası Veri Katmanı, bir organizasyonun topladığı tüm müşteri verilerini anlamlı ve düzenli bir şekilde bir araya getiren merkezi bir sinir sistemi, yani bilgi katmanıdır. Web siteleri, mobil uygulamalar, CRM, analiz araçları, pazarlama otomasyon araçları gibi farklı sistemlerden gelen veriler burada ortak bir dilde toplanır, işlenir ve etkinleştirilir. Veri katmanınızı pazarlama dışı bir bulut veri ambarıyla güçlendirmek, pazarlama kampanyalarının, tekliflerin ve müşteri deneyiminin gücünü de artıracaktır. Çünkü bu veriler; finans, satış, müşteri hizmetleri gibi alanlardan gelen verilerle zenginleştirilecek ve böylece gerçek zamanlı karar alma sürecine daha fazla müşteri içgörüsü katılacaktır. Bu şekilde, dijital ve fiziksel veriler kolaylıkla birleştirilebilir, yapay zekâ ve makine öğrenimi sistemleri zengin sinyal kaynaklarını kullanabilir ve dijital ayak izleri ile davranışların kurumsal verilerle birleştirilmesiyle daha fazla değer yaratılmış olur. Neden Önemlidir? Merkezi Veri Yönetimi: Pazarlama ve müşteri deneyimi (CX) ekipleri, çeşitli sistemlerden gelen veriye tek bir noktadan erişebilir, bu da karmaşıklığı azaltır. Tüm uygulamalar ve araçlar, her şeyi dikey olarak kendi başlarına yönetmek yerine merkezi bir depodan fayda sağlayabilirler. Ön yüzde yaratılan bu yeni depo sadece farklı tipte verileri bir araya getirmekle kalmaz, aynı zamanda arka plandaki ana veri kaynaklarındaki verinin bozulma riskini ortadan kaldırarak iş birimleri için tüm verileri gerçek zamanlı biçimde kullanılabilir hale getirir. Kişiselleştirme ve Analitik: Veri Katmanı, pazarlama ve müşteri deneyimi ekiplerinin kişiselleştirilmiş deneyimler sunmasına ve veri odaklı kararlar almasına olanak tanır, bu nedenle “veri paylaşımı” uygulamalar arasında gerçekleşir. Yeni Kanalların Hızlı Etkinleştirilmesi: Yeni bir kanal veya araç eklenmesi gerektiğinde, veri katmanı sayesinde entegrasyon daha kolay ve hızlı hale gelir. Bakım Kolaylığı: İyi organize edilmiş ve düzenli olarak bakım yapılan bir veri katmanı, sorunların hızlı bir şekilde tespit edilmesini ve çözülmesini sağlar. Diğer bir deyişle, Veri Katmanı, markaların sahip oldukları veriyi etkin bir şekilde kullanmalarını sağlayan temel bir yapı taşıdır. BrandID 2.0 (Kimlik Çözümleme): Müşteri 360°’ın Gizli Kahramanı BrandID 2.0 (ID resolution - kimlik çözümlemesi), farklı kanallardan (reklam kanalları, çağrı merkezi, mobil uygulama, mağaza satış sistemleri veya analitik altyapısı gibi) müşteri verilerini, veri tabanlarını ve cihazları çeşitli tanımlayıcılar (ID) aracılığıyla zincir şeklinde bir araya getiren bir teknolojidir. Bu teknoloji, her müşteri için tutarlı ve bütünleşik bir profil oluşturarak, pahalı bir "master data management" projesine ihtiyaç duymadan müşteri verilerini entegre eder. Nasıl Çalışır? Veri Birleştirme: Bir web sitesinde bırakılan çerezlerden, mobil uygulamaya girişlere, sadakat platformundaki işlemlerden mağazadan yapılan satın alımlara veya çağrı merkezi üzerinden yapılan alışverişlere kadar tüm izler bir zincir gibi ve tek bir kayıt altında bir araya getirme endişesi olmadan birleştirilir ve tüm bağlı kanallar ve kaynaklar için erişilebilir hale gelir. Kimlik Tanımlama: Söz konusu izler, anonim veya kimliği belirli bir müşteri profili oluşturulmasına olanak tanır. AdTech tanımlayıcıları (örneğin, ID5 ve UID2.0 gibi konsorsiyum tanımlayıcıları veya CTV tanımlayıcıları) ile CRM ID'leri veya MarTech araç ID'leri gibi tüm izlenen tanımlayıcılar zamanla bir müşteri profili altında birinci parti teknolojilerle daha kalıcı olarak birleştirilir. Bu sayede, üçüncü tarafların verilerine veya kimliklendirme araçlarına olan bağımlılık azalırken, istendiğinde hala söz konusu üçüncü tarafların hizmetlerinden de yararlanılabilir. 360 Derece Görünüm: Bu, her bir müşteri hakkında daha geniş içgörüler sunarak, markaların müşterilerinin ihtiyaçlarını daha iyi anlamalarına ve elde edilen verinin daha uzun sürelerle kullanılabilir hale gelmesine yardımcı olur. Neden Önemlidir? Çerezlerin Devre Dışı Kalmasına Karşı Çözüm: Üçüncü parti çerezler ve bunlara dayalı araçlar/hizmetler, güvenilmez ve tutarsız hale geldikçe, yatırım geri dönüşü (ROI) azalmakta ve hatta eskimeye yüz tutmaktadır. Kimlik – çözümlemesi (ID Resolution), markaların kendi verilerini kullanarak müşterileri tanımasını, dış dünyadaki ayakizleri ile birleştirmesini ve onlarla gerçek zamanlı etkileşimde bulunmasını sağlar. Karmaşıklığı Basitleştirme: Farklı dijital ve fiziksel sistemlerden ve kimlik tanımlayıcılardan (CRM, çerez, mobil, sadakat programı, vb. kimlik tanımlayıcılarından) gelen veriler, bir müşteri profili oluşturacak şekilde birleştirilir, ancak bu tek bir veritabanı kayıdı değildir, böylece "master data management" yaklaşımına gerek kalmadan veriyi yönetmek daha kolay hale gelir. Müşteri 360’ın Anahtarı: ID çözümlemesi olmadan, müşterinin kanal bazında değil, tam anlamıyla bütünsel bir görünümünü elde etmek imkansızdır. Adreslenebilirlik ve Erişilebilirlik: Son birkaç yıldaki ID parçalanması ve AdTech/MarTech dünyasındaki kaos nedeniyle azalan adreslenebilirlik ve erişilebilirlik, ancak sistematik bir ID havuz yönetimi ile aşılabilir ve bu, müşterilere ulaşımı artırır. Veri Katmanı ve BrandID 2.0: Birlikte Daha Güçlü Bir organizasyonun başarısı, bu iki teknolojinin uyumlu şekilde çalışmasına bağlıdır. Veri Katmanı veriyi toplar ve düzenlerken, BrandID 2.0 (Kimlik Çözümleme) bu veriyi birleştirir, anlamlandırır ve tüm kaynaklar ile kanallara erişilebilir hale getirir. Bu Yapıların Değeri Nedir? Markaya Ait Yok Olmayacak Kimliklendirme: Söz konusu yapı ile, markalar kendilerine ait bir kimliklendirme mekanizması kurabilir ve yönetebilir. Bu sayede, kendi müşterilerine ulaşmak ve anlamak, markanın herhangi bir iletişim kanalını en azından bir sefer ziyaret etmiş müşteri adaylarına ikinci sefer ulaşmak için ve bütünleşik bir veri analitiği altyapısına sahip olabilmek için düzenli olarak üçüncü tarafların hizmetlerine bütçe ayırmaktan kurtulurlar. Güvenilir ve Temiz Veri: Bu yapı yalnızca pazarlama için değil; müşteri hizmetleri, mağazacılık ve diğer tüm fiziksel operasyonlar, sadakat programları, kanal bazında kişiselleştirme ve reklamcılık gibi alanlar için de kullanılabilir. Bu da ilk kez birleşik bir müşteri deneyimi sunma olanağı sağlar. Rekabet Avantajı: Bu yeni birleştirilmiş “veriyi” etkin şekilde kullanabilen markalar, potansiyel ve mevcut tüm müşterilere anlamlı teklifler sunarak, tüm kanallarda gerçek zamanlı hiper kişiselleştirme sağlayabilir ve bugünün kopuk dijital ve fiziksel deneyimlerini birleştirerek rakiplerine karşı önemli bir avantaj elde eder. Uzun Vadeli Başarı: BrandID 2.0 (kimlik çözümleme) ve veri katmanları olmadan, modern müşteri deneyimi çözümleri sürdürülebilir olamaz. Diğer taraftan, markaların kendi sahip olduğu BrandID 2.0 kimlik çözümleme yapıları sayesinde pazarlama bütçelerinde optimizasyon yaparken, uzun vadeli olarak kanal bağımsız çok daha kişiselleştirilmiş ve iyi bir müşteri deneyimi yaratmak mümkündür. Veri katmanları, günümüz pazarlama ve müşteri deneyimi ekosisteminin bel kemiğini oluşturur. Bu altyapılar, yalnızca “veri” kavramının yeni tanımını anlamayı değil, aynı zamanda bu veriyi etkili bir şekilde toplamayı, yönetmeyi ve kullanmayı mümkün kılar. Günümüzde farklı veri yapıları nedeniyle, kişiselleştirme, hedef kitle yönetimi, aktivasyon ve analitik süreçleri; birleşik, iyi yapılandırılmış ve düzenli olarak yönetilen bir veri katmanı olmadan etkili bir şekilde yürütülemez. Artık sadece kanal bazlı müşteri deneyimi ve pazarlama araçları kullanmak ya da bunları yapay zekâ ile dikey olarak desteklemek yeterli değil. Yeni rekabet; dijital ve fiziksel kanallardan doğru veriyi toplayıp bunu birleşik müşteri deneyimleri yaratmak için kullanabilenlerle, bunu yapamayanlar arasında yaşanıyor. Bugün markalar yalnızca çok kanallı çözümlerden değil, CDP, CRM, DXP ve analitik sistemlerin birlikte çalıştığı entegre DCX (Dijital Müşteri Deneyimi) & MarTech ekosistemlerinden söz ediyor. Dahası, bu araçlarla yaratılan verinin fiziksel dünya (yani fiziksel veri) ile birleştirilmesi, markalara büyük bir rekabet avantajı sağlıyor. Bu nedenle, bu sistemlerin merkezinde yer alan veri stratejisi sadece pazarlama araçlarının ötesine geçerek; çağrı merkezleri, reklamcılık ve sadakat programları gibi tüm müşteri temas noktalarında güçlü bir temel oluşturuyor. Ancak bu temele sahip olmadan başarıya ulaşmak mümkün değil. Markaların önemli bir kısmı hâlâ merkezi bir veri katmanına sahip değil; kanal bazında kurulmuş olan veri katmanları ile yetiniliyor. Bu durum, kaçırılan içgörüler, boşa harcanan fırsatlar ve verimsiz süreçler anlamına geliyor. Kaliteli, güvenilir ve merkezi bir veri katmanı, yalnızca pazarlama performansını güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda tüm müşteri deneyimi süreçlerine de güç verir. Bütünleşik bir birinci parti veri katmanı oluşturmak için atacağınız doğru adımlar, sizi yalnızca bugünün rekabetinde öne çıkarmakla kalmaz, gelecekteki başarınızı da garanti altına alır. TREND 5: Pazarlamada AI: Nihayet, yapay zekanın pazarlamaya ne konuda katkı sağlayacağını biliyoruz! İçerik, sizin “yeni veriniz”! Bu nedenle, içerik de veri gibi toplanmalı, modellenmeli, saklanmalı, işlenmeli ve dağıtılmalı! Pazarlama faaliyetlerine yapay zekayı entegre etmenin en hızlı yolu, Yapay Zekâ Otomasyonuna odaklanmak ve yaratıcı ya da işlevsel içerik üretiminde destek almaktır. Bu sadece içerik üreticisinin içerikleri seçerken kendi beğenisi veya beğenmemesi gibi kişisel “metin yazarı önyargısını” ortadan kaldırmakla kalmaz, aynı zamanda içerik üretimini daha zahmetsiz, hızlı, içerik üretim yönergelerine uygun ve artan müşteri temas noktaları ile kanallar için gereken içerik miktarını karşılayabilecek şekilde otomatikleştirir. Labrys Modern Pazarlama Çerçevesi 2.0, “içeriği” (üretim & dağıtım olarak) çevrim içi ve çevrim dışı tüm kanallar boyunca gerçek omnichannel (çok kanallı) deneyimin temel taşı ve yatay bir süreç olarak konumlandırır. Bu yaklaşım doğrultusunda bugün sormamız gereken bazı önemli sorular şunlar olabilir: Geleneksel mecralar için sahip olduğunuz kadar detaylı bir marka yönergeniz (brand guideline) dijital kanallar için de var mı? Öyle ki, bu marka yönergesisadece logonuzun nasıl kullanılacağını değil, tüm dijital varlıklarınızın markanızı nasıl temsil edeceğini kapsayan bir yönerge olarak tasarlanmış mıdır? Basit bir bildirimden hiper-kişiselleştirilmiş müşteri tekliflerine kadar mikro anlar için en iyi (ve en hızlı) içerik üretim ve temin yöntemi nedir? İçeriği en hızlı ve iyi nasıl test eder, optimize eder, planlar ve analiz edersiniz? Yaratmaya çalıştığınız omnichannel deneyim için her içerik parçasını üretmeniz ne kadar sürüyor? Mümkünse, içerik üretiminin en azından bir kısmını modelleyip otomatikleştirir miydiniz? Ne kadar içerik üretiyorsunuz ve bunları nerelerde kullanıyorsunuz? “İçerik” olarak yeterince değerlendirmediğiniz parçalar var mı? (Ürün katalogları, medya & dijital varlıklar —bildirimler, e-postalar, banner’lar, kiosklar & ATM’ler gibi— konumlar, hata mesajları, kullanıcı kılavuzları, vb.), yoksa “içerik” tanımını sadece sosyal medya için ürettiğiniz içerikler için mi kullanıyorsunuz? Ne tür içerikler üretiyorsunuz? Video, metin, ses vb. Bu içerikler birbiriyle “konuşuyor mu”, senkronize mi? Hedef kitlenizde kim, neyi gördü biliyor musunuz? İçeriği müşteri yolculuğu boyunca yönetebileceğiniz bir mekanizmanız var mı? Bugün, Generative AI ve Yapay Zekâ Otomasyonu, bu sorulara cevap vermeniz ve markaya özel çözümler geliştirmeniz için size büyük bir güç sunuyor. Günümüzün son derece kompleks müşteri temas noktaları ortamında, her bir noktada hedef kitlenin dikkatini çekebilmek için daha fazla içerik parçasına ihtiyaç duyuluyor. Farklı kanallarda aynı içeriğe ilgi göstermeleri için kitleye bir sebep vermek ise ayrı bir zorluk, zira içerik üretiminde genellikle kolaya kaçıp kanalın doğasına uygun içerik üretimi yerine tek bir ana içeriğin kopyalanması yöntemi tercih ediliyor. Üstelik bunu çok kanallı bir şekilde yapmak neredeyse boğucu bir hale gelmiş durumda! Ama hedef kitlenin hangi kanalda neye maruz kaldığını bilip diğer kanallarda buna göre hareket etmek… neredeyse imkânsız! Yoksa değil mi? Bu sihirli hedefe içerik perspektifinden ulaşmak için gereken şey, tüm temas noktaları için net bir içerik stratejisine sahip olmak, hızlı ve koordineli bir şekilde çok sayıda içerik parçası ile versiyon & adaptasyonlarını üretmek. Bununla birlikte, net bir izleme ve ölçüm altyapısı da şart. Bu ölçekte başarılı olabilmek için, içerik üretiminin her bir aşamasını kendi başına bir “üretim süreci” olarak ele almak gerekiyor. Yapay Zekâ Otomasyonu, bu alandaki en değerli yaklaşım olacaktır. Tüm üretim hatlarında olduğu gibi şeffaf ve yalın bir süreç, içerik ister metin, ister video ya da ses olsun, her aşamada farklı AI Agentlarının içerik üretimi yaptığı ve bir sonrakine istenilen formatta teslim ettiği şekilde tanımlanmalıdır. Her şey hazır olduğunda, içerik dağıtımı da otomasyon sürecinin bir parçası olarak gerçekleşebilir. Bu yeni yaklaşım, ajansların ve marka ekiplerinin çabalarını asla küçümsemez, ancak değişen ortama ve araçlara uyum sağlamak için yeni beceriler kazanmak gerekecektir. İnsan katkısı bu süreçte hâlâ vazgeçilmezdir, özellikle de aşağıdaki alanlarda: İstenen içeriği oluşturmak için doğru prompt’ların yazılması Doğru AI agentların seçilmesi Seçilen AI agentlarına göre üretim bütçesinin planlanması ve optimize edilmesi Üretilen tüm materyalin düzenlenmesi ve gerekirse tekrar üretilmesi İçeriğin doğru kanaldan, doğru hedef kitleye, doğru zamanda dağıtılmasının sağlanması Her temas noktasında alınan müşteri tepkilerine göre bir sonraki sefer için daha iyi ve optimize edilmiş prompt’lar geliştirmek adına sonuçların izlenmesi ve analiz edilmesi Sonuç olarak, günümüz dünyasında “markalaşma, içerik yoluyla yaratılan deneyimde” saklı! Makalenin tamamını görüntüle- Meta, yapay zeka laboratuvarını yönetmesi için Google DeepMind'ın eski direktörü ile anlaştı
Meta'nın yapay zeka araştırmalarından sorumlu başkan yardımcısı Joelle Pineau, şirketten ayrıldığını sizlere aktarmıştık. Meta, Temel Yapay Zeka Araştırmaları (FAIR) laboratuvarını yönetmesi için Robert Fergus ile çalışmaya karar verdi. Bloomberg'ün paylaştığı bilgilere göre; Meta, Robert Fergus'un yeni pozisyonunu çalışanlara açıklarken, Fergus'un Alphabet'de çalışmadan önce laboratuvarın kurulmasına yardımcı olduğunu hatırlattı. Bu noktada Robert Fergus'un 2014 yılında Meta'nın şu anda baş yapay zeka bilimcisi olan Yann LeCun ile birlikte FAIR olarak bilinen Facebook AI Research laboratuvarını kurduğunu belirtelim. FAIR, Meta'nın uzun vadeli yapay zeka araştırmalarına odaklanıyor. Bu araştırmalara, robotik teknolojisinin gelişmesine yardımcı olacak modellerin oluşturulması, ses üretimi, görüntülerin anlaşılması ve yapay zeka yeteneklerinin sınırlarının zorlanması da dahil. LinkedIn profilinde yer alan bilgilere göre; Fergus, yaklaşık beş yıl boyunca Google DeepMind'da araştırma direktörü olarak çalışmaktaydı. Bu arada Fortune tarafından paylaşılan bilgilere göre; Meta'nın FAIR laboratuvarı son yıllarda dikkate değer zorluklarla karşılaştı. FAIR, Llama 1 ve Llama 2 dahil olmak üzere şirketin ilk yapay zeka modellerinin araştırmalarını yönetti. Öte yandan FAIR çatısı altında çalışan araştırmacılar, toplu olarak ayrılıyor. FAIR'den çıkan araştırmacıların, diğer girişimlere, ve şirketlere gitmenin ötesinde Llama 4'ün geliştirilmesini yöneten Meta'nın yeni üretken yapay zeka grubuna geçiş yaptığı konuşuluyor. Bu ayrılıklar gündemdeyken, Robert Fergus'un Meta'nın araştırmalarına ne gibi katkılarda bulunacağını hep birlikte izleyip göreceğiz. Fergus, yeni rolünü duyurduğu LinkedIn gönderisinde şu ifadelere yer verdi: Meta'nın FAIR ve uzun vadeli araştırmalara olan bağlılığı sarsılmazdır. Teknolojiyle etkileşimimizi dönüştürecek insan düzeyinde deneyimler oluşturmak için çalışıyoruz ve yapay zeka araştırmalarını yönlendirmeye ve ilerletmeye kararlıyız. Makalenin tamamını görüntüle- ChatGPT Deep Research, GitHub'a bağlanabilecek
OpenAI, GitHub kod depolarını analiz etme yeteneği kazanan derin araştırma aracını güçlendiriyor. OpenAI, ChatGPT derin araştırma aracı için ilk "bağlayıcıyı" duyurdu. Bu araç, internet ve diğer kaynaklarda araştırma yaparak kapsamlı raporlar hazırlayabilen bir yapay zeka aracı olarak tanımlanıyor. Kısacası artık ChatGPT'nin beta aşamasında olan derin araştırma özelliği GitHub ile entegre edilebilecek. Bu bağlamda geliştiriciler kod tabanları ve mühendislik dökümanları hakkında ChatGPT'ye sorular sorabilecek. ChatGPT derin araştırma aracı için GitHub entegrasyonu, yapay zeka şirketlerinin yapay zeka destekli sohbet botlarını daha kullanışlı hale getirmek adına dış platformlarla bağlantı kurma stratejisinin bir parçası olarak dikkat çekiyor. Örneğin, Anthropic’in Claude adlı yapay zeka sohbet botuna üçüncü parti uygulamaların bağlanabileceği bir entegrasyon sistemi duyurduğunu sizlere aktarmıştık. OpenAI Ürün Müdürü Nate Gonzalez, LinkedIn’de paylaştığı blog yazısında şu ifadeleri kullandı: Kullanıcılardan sık sık ChatGPT’nin derin araştırma aracının sadece internet ile değil, kendi iç kaynaklarıyla da entegre olabilmesini istediklerini duyuyorum. Bu yüzden ilk bağlayıcımızı tanıtıyoruz. GitHub bağlayıcısı sayesinde ChatGPT kullanıcıları, kod yapısını ve kalıplarını özetleyebilecek, ürün spesifikasyonlarını teknik görevlere ve bağımlılıklara ayırabilecek. Ayrıca geliştiriciler, gerçek kod örnekleri üzerinden yeni API’lerin nasıl uygulanacağını anlayabilecek. Tabii ki, bu yeni özellik beraberinde bir risk de getiriyor. ChatGPT derin araştırma aracı, zaman zaman halüsinasyonlar görebiliyor ve yanlış bilgileri sunabiliyor. OpenAI, bu özelliği bir uzman yerine değil, zaman kazandıran bir araç olarak konumlandırıyor. OpenAI sözcüsü, ChatGPT’nin yalnızca kullanıcının erişim izni olan GitHub içeriklerini ve paylaşılmış kod tabanlarını göstereceğini belirtti. OpenAI’ın kodlama araçlarına yatırım yaptığı da gözden kaçmıyor. Şirket kısa süre önce terminalde çalışan açık kaynaklı bir kodlama aracı olan Codex CLI’yi duyurdu ve ChatGPT masaüstü uygulamasını geliştirici odaklı bazı kodlama uygulamalarında kod okuyabilecek şekilde güncelledi. Bununla beraber, önceden aktardığımız gibi OpenAI’ın yapay zeka destekli kod asistanı Windsurf’ü 3 milyar dolara satın almak üzere olduğu da konuşulanlar arasında. OpenAI, yeni modellerini belirli uygulamalara uyarlamak isteyen geliştiriciler için ince ayar seçeneklerini de duyurdu. Artık geliştiriciler, OpenAI’ın o4-mini akıl yürütme modelini, görev odaklı notlandırma tekniğiyle performansını artırabilecekleri bir yöntem olan pekiştirme ince ayarı ile optimize edebilecek. Buna ek olarak GPT-4.1 nano modeli için de ince ayar seçenekleri kullanıma sunuldu. OpenAI, o4-mini modelinin ince ayarını yalnızca doğrulanmış kuruluşların yapabileceğini belirtiyor. GPT-4.1 nano ince ayarı ise tüm ücretli geliştiriciler için kullanılabilir durumda. Nisan ayında OpenAI, belirli modeller ve geliştirici özellikleri için doğrulama zorunluluğu getirmişti. Şirket, kimlik belgelerinin istenmesinin kötüye kullanımı önlemek adına gerekli olduğunu savunuyor. Şu anda ChatGPT Plus, Pro ve Team planlarını kullananlar için test aşamasında olan bu entegrasyon, yakın zamanda Enterprise ve Edu kullanıcılarına da sunulacak. Makalenin tamamını görüntüle- Google'ın dolandırıcılığa karşı geliştirdiği yapay zeka modeli: Gemini Nano
Google, Chrome tarayıcısında online dolandırıcılıklara karşı korumayı artırmak amacıyla Gemini Nano adlı yapay zeka modelini kullanıcılarına sunmaya başladığını açıkladı. Şirket, bu hamleyle kullanıcıları daha önce tespit edilmemiş dolandırıcılık sitelerine karşı da korumayı hedefliyor. Gemini Nano adlı büyük dil modeli, cihaz üzerinde çalışarak web sitelerini anlık olarak analiz ediyor ve riskli içeriği tespit etmeye çalışıyor. Yeni sistem, Chrome’un Enhanced Protection yani Gelişmiş Koruma modunda devreye giriyor. Google’a göre bu mod, standart korumaya kıyasla kimlik avı gibi tehditlere karşı iki kat daha fazla güvenlik sağlıyor. Google ayrıca Android cihazlarda da yeni bir bildirim filtresini uygulamaya koydu. Chrome’un makine öğrenimi modelleri artık dolandırıcılık amaçlı veya yanıltıcı olabilecek bildirimleri belirleyip kullanıcıya uyarı veriyor. Kullanıcılar isterlerse bu uyarıları göz ardı edebiliyor veya ilgili sitenin bildirim iznini tamamen kaldırabiliyor. Google, arama motorunda da benzer yapay zeka sistemlerini kullanarak günde yüz milyonlarca dolandırıcılık girişimini engellediğini belirtti. Şirket, sahte müşteri hizmeti numaralarıyla kullanıcıları kandırmaya çalışan girişimlerde yüzde 80 oranında azalma sağlandığını açıkladı. Öte yandan yapay zekanın Chrome’daki bu yeni kullanım alanı, Google’ın güvenliği daha kişiselleştirilmiş ve anlık hale getirme çabasının bir parçası olarak görebiliriz. Makalenin tamamını görüntüle - Arçelik, Tam 70 Yıldır "Teknolojiyle Hayatın Kalbinde" [Sponsorlu İçerik]